küçük bir grup parktaki ağaçların kesilmesine karşı çıkmak için oraya gittiler. zabıta-polisler sabahın beşinde insanları gazlayıp çadırlarını yaktı. bunu duyan daha fazla kişi orada toplandı. gazlayıp sopalayıp dağıtılacağını düşündü tepede bir zat, olmadı. Sonra bu tepki farklı şehirlere sıçradı. ana akım medya ilk başta görmezden gelerek yayın yapmamaya çalıştı. gezi parkında toplananlar yanında internetten sürekli takip ve iletişim halinde insanlar var olan duruma isyan ettiler. tansiyonu düşürmesi için ağzına bakılan dönemin başbakanı da kendi kitlesini ayrıştırıcı bir strateji izledi. kısa vadede çok fena tökezlenmekle birlikte, direnen kitlenin gerekçelerini sahiplenen meclisteki muhalefet partilerinden birisi olmaması, zaten neredeyse tüm radyo televizyonları kontrol eden akp hükümetinin başbakanın tavrı arkasında durması uzun vadede bu direnişi kadük hale getirdi. yasa değişikliği, ufacık toplanmada polis yığılmaları, tencere tava çalan insanlara davalar açılması gibi çirkin ama savaş mantığında düşmanı bastırma hamlesi perspektifinde doğru hamlelerle de kitleler sindi.
bir tarafta tüm ana akım medyayı kontrol eden, yargı ve güvenliği elinde bulunduran bir güç varken, birkaç tv kanalı, gazete ve internet dışında bir gücü olmayan, muhalefet partilerinin sonuca gitme ihtimalini düşünüp seçim zamanları oy kullanma haricinde kalıcı bir oluşuma giremeyen direnen kitleler daha sonrasında bu süreci rasyonalize edelim derken çuvalladılar.
konu bundan ibarettir, başbakanı telekinezi ile öldürdüler diyen adamı salt herkes sus pus olduğu ara saçmalayabiliyor diye baş danışman yapan kapasitenin zor kullanmasına kaybedilmiştir. bu zorbalığı, kendini muhalif sayan birçok gerzek içerisinde makul görmeye çalışmak bugün yaşanan onca felaketi hazırlayan kafa yapısıdır.
yoksa konu net, yukarıda anlattığım olaya insanlar isyan etti, polis insan dışı muamele yaptı. niye böyle oldu dendiğinde ben emir verdim diyen adama dava açmaya kimsenin gücü yetmiyor. bunu yazdığım zaman bile başıma bir adım sonra ne gelecek hiç bilmiyorum, belki işimden olurum. o yüzden ya erkek gibi eşit şartlarda gelin, ya da bu zorbalığın sunduğu zeminde akıl yürütüyor pozlarıyla kendi hezeyanlarınızı makul gerekçeler gibi sunmayın.
görür müyüm bilmem ama bugünler de geçecek ama zalime direnen mazlumların hikayeleri hep yaşayacak. sizin ya da desteklediğiniz güruhun ettiklerini aklayamazsınız, bana bir şekilde zorla aklarsınız dedirtseniz bile gerçekler değişmez. gidin zorbalıkla hükmettiğiniz ülkede tek bir şey için ağlamadan bir işi tam ve doğru yapın. göçtüğünüz ve geri alınamayacak felaket günlerinde ortalığı toparlamaya hazırlanıyoruz, sağ kalırsak bu saatten sonra elimizden ancak o gelecek çünkü. o felaketleri görmeyelim diye direniyorduk ama bu kafayla felaketimiz kaçınılmaz, üzgünüm.