somut şeylerden ziyade, "hayatın akışına ayak uyduramamak" sorunsalında zaman zaman kapıldığım histir. modernizmle ilgisi yok aslında, sadece bugün olması gereken şeyleri sürekli ötelemek gibi. ya da o anki şansı kaybetmek.
misal; gün içinde biriyle konuşuyorum, sohbet ediyorum, gece oluyor o konuştuğum kişiye aslında söylemem gerekenleri söylemediğimden hayıflanıyorum. ve de gidip aslında şunu söyleyecektim demekse garip geliyor. serüvenimin tozlu sayfalarına kaldırıyorum ardından.
pek verimli bir örnek olmadı ama buna yakın şeyler işte.
serüven ne mi?
yaşadığım kurgusal hayat.
miş gibi.