-Burada 1980 Darbesine kadar olan hadiseler hakkında malumat vardır-
7 Eylül 1919'da Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurulmasından kısa bir müddet sonra çok partili siyasal hayata geçişin ilk tecrübesi yapıldı. Hükümetin laik ve modernleşme politikasına karşı çıkan, gerçekleştirilen inkılapların Türkiye'nin içtimai ve siyasi bünyesine uymadığını düşünen ve aralarında Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy gibi Milli Mücadele'yi idare eden bir grup komutanın da bulunduğu muhalifler; CHP'den istifa ederek 17 Kasım 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu.
Bu ilk muhalefet partisinin başkanlığına Kazım Karabekir seçildi. Parti, gerek programı gerekse kurucularının zihniyeti bakımından "gerici" değil "muhafazakar"dı. Ne var ki, tek muhalefet partisi olduğu için inkılaplara aksülamel gösterenlerin bu partiyi desteklemeleri siyasi ihtirasların geniş ölçüde artmasına neden oldu. Nitekim, Cumhuriyet'e ve laik gelişmelere karşı olanların yeni partide yuvalanmaları ve o sırada Güneydoğu Anadolu'da Şeyh Said isyanının çıkması üzerine, Hükümet 3 Haziran 1925'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kapattı.
ikinci çok partili demokrasi tecrübesi
Mustafa Kemal devrinin ikinci çok partili demokrasi tecrübesi 12 Ağustos 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulmasıyla başladı. Serbest Fırka'nın kuruluşu M. Kemal'in isteği istikametinde olmuş; parti ismet inönü'ye muhalefeti ile tanınan eski başvekillerden Fethi Okyar tarafından kurulmuştu. Ancak yeni parti beklenmedik bir hızla büyümüş, 1929 dünya ekonomik buhranı'nın oluşturduğu problemlerden de faydalanan Cumhuriyet muhalifi şahıslar, yeni partiyi kendi gayeleri istikametinde kullanmaya başlamışlardı.
Hususiyetle Fethi Okyar'ın izmir Gezisi ve burada çıkan üzücü hadiselere sebebiyle parti, 17 Kasım 1930'da kendi kendini feshetti.
Cumhuriyet idaresi, devraldığı geri kalmış ekonomiyi geliştirmek için, öncelikle hususi teşebbüse dayanan bir modeli benimsemiş, ancak zamanla büyüyen ölçüde bir devletçilik politikası tatbik mecburiyetinde kalmıştı.
ismet inönü, M. Kemal'in ölümünden sonra Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı seçildi. Bilahere dünya şartlarının icbarından naşi inönü Türkiye'de bir muhalefet partisi kurulmasını istemek mecburiyetinde kaldı.
7 Ocak 1946'da Celal Bayar, Adnan Menderes, Mehmed Fuad Köprülü ve Refik Koraltan tarafından Demokrat Parti (DP) kurulmuştur.
Yeni bir partinin kuruluşu tek partinin baskıcı idaresinden bıkmış olan cemiyet de büyük mutluluk ve alaka uyandırdı. Demokrasinin ve liberal bir ekonomi anlayışının sözcülüğünü yapan DP, kısa sürede hızla büyüdü.
1946 seçimlerinde Meclis'e girmeyi, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde ise tek başına iktidara gelmeye muvaffak oldu. Böylece Türkiye'de tek parti devri sona ermiş, ilk kez halkın reyi ile iktidar değişikliği tahakkuk etmiş oldu. DP, 1954 seçimlerinde reylerini daha da artırarak iktidarını perçinledi, 1957 seçimlerinde rey kaybına uğramasına rağmen 27 Mayıs 1960'a kadar iktidarını sürdürdü.
DP, 10 yıllık iktidarı müddetince, ekonomiye ve halkın hayatına elle tutulur bir canlılık getirdi. Ekonomi genişledi, halkın kazancı arttı, çok sayıda köy, yol, su ve elektriğe kavuştu. Yeni sahalar tarıma açıldı, makineli ziraat başladı, ticaret hızlandı, sanayileşme istikametinde ehemmiyetli adımlar atıldı. Yabancı sermaye ve ticaret sermayesini sanayiye tevcih etme vetiresine girildi. 1954'ten itibaren DP iktidarının halktan aldığı muavenet ve müzaheret zayıflamaya başladı.
Bunun başlıca saiki, harici piyasalardaki elverişli konjonktürün sona ermesi ve ekonomide bozulma belirtilerinin ortaya çıkmasıdır. Hızla büyüyen enflasyon, hususiyetle büyük şehirlerdeki sabit gelirlilerin, asker ve sivil bürokrasinin maddi durumunu sarsmıştı. Halktaki hoşnutsuzlukla birlikte muhalefetin ve matbuatın tenkidleri de sertleşmişti. Bu tenkidler karşısında iktidarın soğukkanlılığını yitirdiğine işaret eden tedbirler alındı.
inönü'nün yurt gezilerinde karşılaştığı maniler, matbuatı murakabe altında tutmak için müracaat edilen metodlar ve "Tahkikat Komisyonu"nun kurulması ile birlikte, ülkede yaygın rejim münakaşaları baş gösterdi. Üniversite gençliği sokaklara döküldü. Örfi idare'nin ilan edilmesiyle daha da gerginleşen ortamda, Silahlı Kuvvetler 27 mayıs 1960 sabahı idareye el koydu.
Silahlı Kuvvetler'in çeşitli kademelerinde Milli Birlik Komitesi (MBK) adı altında teşkilatlanan bu subaylar, 27 Mayıs 1960 sabahı planlı bir şekilde harekete geçerek, DP iktidarını devirerek idareye el koydu. Sabahın ilk saatlerinde neşredilen ihtilal beyannamesinde, hareketin demokrasiyi kurtarmak ve kardeş kavgasına mani olmak için yapıldığı, hiçbir şahsa ve zümreye karşı olmadığı, en kısa zamanda seçimlere gidileceği ve idarenin sivillere devredileceği açıklanıyor, NATO ve CENTO'ya bağlı kalınacağı bildiriliyordu.
Devrik Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanları ve iktidar partisine mensup milletvekilleriyle önde gelen idareciler, Harp Okulu'nda gözaltına alındılar.
Orgeneral Cemal Gürsel; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı oldu. MBK, teşri vazifesini üstlendi ve 17 Haziran 1960'ta çoğu sivillerden oluşan yeni bir hükümet kuruldu.
ihtilal idaresi ilk güçlüğü MBK üyeleri arasındaki görüş ayrılığı sebebiyle yaşadı. Azalardan bir bölümü bir an önce seçimlerin yapılmasını isterken, diğer bölümü köklü reformlar gerçekleştirildikten sonra seçimlerin yapılmasını istedi. MBK aynı yılın Aralık ayında, yeni anayasa ve seçim yasası hazırlamakla mükellef "Kurucu Meclis"in teşekkülünü kararlaştırdı. Çeşitli müesseselerin temsilcilerinden oluşan Kurucu Meclis, 5 Ocak 1961'de vazifeye başladı. Üniversite çevrelerinden alınan anayasa taslakları, meclisin hususi komisyonlarında biçimlendirilerek münakaşaya sunuldu. Kurucu Meclis'in son şeklini verdiği anayasa, 9 Temmuz 1961'de yapılan referandum neticesi kabul edilerek mer'iyet'e girdi. MBK, 15 Ekim 1961'de yapılan seçimlerle iktidarı sivillere bıraktı. MBK'nın 22 üyesi Anayasa gereğince "Tabii Senatör" olarak parlamentoya girerken, Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı seçildi.
27 Mayıs 1960 sabahı devrilen DP iktidarının idarecileri, MBK tarafından Yassıada'da kurulmuş fevkalade bir mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı'nda muhakeme edildi. Mahkeme, "Anayasayı ihlal" ile suçladığı DP idarecilerinden 15'ine idam, diğerlerine de ağır hapis cezaları verdi. idam cezalarından 12'si MBK tarafından müebbet hapse çevrildi.
DP iktidarının Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan ise idam edildiler. Diğer mevkuflar'ın bütünü 1964'e kadar çeşitli af teşebbüsleriyle serbest bırakıldı.
27 Mayıs ihtilalini izleyen ilk umumi seçimler ortaya tuhaf bir tablo çıkarmıştı. DP'nin devamı oldukları iddiasıyla siyaset sahnesine çıkan iki parti; Adalet Partisi (AP) ve Yeni Türkiye Partisi (YTP) toplam olarak DP'nin 1957'de aldığı reylerdan fazlasını elde etmişti. CHP'nin reylerı ise yüzde 41'den yüzde 37'ye düşmüştü.
Bu netice, halkın siyasi temayülleri'nin değişmediğinin, hatta ihtilale aksülamel gösterdiğinin bir ifadesiydi. Türkiye'nin 1960 ve 1970'li yıllardaki siyasi hayatına büyük ölçüde te'sir edecek olan AP, 11 Şubat 1961'de kuruldu. Partinin ilk umumi başkanlığına mütekaid Orgeneral Ragıp Gümüşpala getirildi.
ihtilali izleyen seçimlerden sonra ismet inönü'nün başkanlığında kurulan ilk hükümet, CHP-AP koalisyonuydu. Bu ortak hükümet sivil rejime dönüşü kolaylaştırmakla birlikte dahili mutabakatsızlığı sebebiyle uzun ömürlü olamadı.
gümüşpala'nın 1964'te ölümüyle boşalan AP Umumi Başkanlığı'na Devlet Su işleri Eski Umumi Müdürü Süleyman Demirel seçildi. AP, 1965 seçimlerinde reylerin yüzde 53'ünü alarak tek başına iktidara geldi. Bu seçimlerin bir hususiyeti de Türkiye'de ilk kez sosyalist bir partinin, Türkiye işçi Partisi'nin (TiP) seçimlere katılması ve 15 milletvekilliği kazanmasıydı.
AP'nin 1965-1971 yıllarındaki iktidar devri ekonomik, içtimai ve siyasi açıdan Türkiye'nin en parlak devirlerinden biri oldu. Bu devirde ekonominin en bariz hususiyeti yüksek kalkınma hızı ve düşük enflasyondu. Sanayileşme vetiresi hızlandı. Kırlık kesime dönük yatırımlara ve enerji projelerine öncelik verildi. Daha müstakil bir harici politika izlendi. 1965-1971 yılları ayrıca Türkiye'nin en hürriyetçi devri hususiyetini de taşımaktaydı. Düşünceyi hududlayan ve antidemokratik olarak vasıflandırılan kanun maddelerinin en az tatbik edildiği ve en az sayıda kişinin bu sebeple hüküm giydiği devirdi. Bu devirde kitleler siyasi teşkilatlanma yolunda mühim adımlar attılar. Yine bu devirde matbuat, tarihinin en hür senelerini yaşadı, farklı görüşler açık biçimde yazıldı ve münakaşa edildi.
Fransa'da 1968'de başlayan ve bütün dünyaya yayılan öğrenci eylemleri, 1960'lı yılların sonlarına doğru Türkiye'nin de gündeminin birinci sırasına oturdu. Başlangıçta üniversitelerdeki tedrisat şekline ve imtihan nizamına bir isyan vasfı taşıyan bu eylemler, bir müddet sonra siyasi ve ideolojik muhteva da kazanacaktı. 1960'ların hürriyetçi ortamı, 12 Mart 1971 muhtırası ile noktalandı. Genelkurmay Başkanı ve dört kuvvet komutanının ortak muhtırası, anarşi ve tedhişe mani olmak, rejimi selamete kavuşturmak esbab-ı mucibesiyle; reformları Atatürkçü bir görüşle gerçekleştirecek partilerüstü bir hükümetin teşkil edilmesini istemiş, aksi durumda ordunun idareyi doğrudan üstleneceğini duyurmuştu. Bu şartlarda kanuni hükümetin Başbakanı Demirel aynı gün istifasını Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a verdi.
12 Mart'ın ilk hükümeti, CHP'den istifa eden Nihat Erim tarafından kuruldu. Bakanların mühim bir bölümünü "beyin takımı" olarak vasıflandırılan teknokratlar oluşturuyordu. "Partilerüstü" nitelikte ve reform yapmak iddiasındaki hükümetin ilk icraatı örfi idare ilan etmek ve sert tedbirler almak oldu. Anayasa'nın bazı ehemmiyetli maddeleri değiştirildi.
I. Erim Hükümeti, dahili tenakuzların teşkil ettiği mutabakatsızlığa fazla dayanamayarak yerini II. Erim Hükümeti'ne bıraktı. Fakat Başbakan Erim, rejime dahilden ve hariçten gelen aksülameller sebebiyle bir kez daha istifa etti. Yerini onun Milli Savunma Bakanlığı'nı yapmış olan Ferit Melen aldı. Onu izleyen Naim Talu Hükümeti ise bir çeşit demokrasiye geçiş vetiresini başlattı. 1973'te TBMM'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini 12 Mart'ın adayı Faruk Gürler kaybetti, AP ve CHP'nin ortak adayı Fahri Korutürk kazandı.
Bu arada, CHP'de 1969 yılından başlayarak tuhaf gelişmeler yaşanmış, 12 Mart rejimine karşı izlenecek politikada Umumi Başkan inönü ile anlaşmazlığa düşen Genel Sekreter Bülent Ecevit ve arkadaşları Merkez icra Heyeti azalığından istifa etmişlerdi. Bu ekip 12 Mart devri müddetince parti içinde köklü bir mücadele sürdürdü. 1972 Kongresi'nde Ecevit ve arkadaşları inönü'nün ekibine karşı parti idaresine adaylıklarını koydular. Ecevit'in listesinin kazanmasıyla, inönü umumi başkanlıktan, milletvekilliğinden ve CHP azalığından istifa etti. Hemen toplanan fevkalade kongrede, Ecevit umumi Başkan seçildi. CHP için artık yeni bir devir başlamıştı.
12 Mart devrinin hukuki olarak sonunu getiren 1973 seçimlerinde hiçbir parti ekseriyet sağlayamamıştı. 1961'de olduğu gibi yine "koalisyonlar devri" başladı, çok sayıda hükümet kuruldu, mutabakatsızlık, güvensizlik reylerı ve milletvekili transferleri birbirini izledi. 1973 seçimlerinde en yüksek reyi CHP almıştı. CHP Umumi Başkanı Ecevit, uzun görüşmelerden sonra görüşlerinde islami cereyanları aksettiren Milli Selamet Partisi (MSP) ile koalisyon hükümeti kurdu. Bundan başka dünyada baş gösteren petrol buhranı'nın te'sirleri Türkiye'ye de aksetmişti.
1974 Haziranı'nda Kıbrıs'ta Makarios idaresine karşı ENOSiS'çi bir darbe yapılması, Türkiye'yi Londra Antlaşması ve 1960 Kıbrıs Anayasası'ndan doğan garantörlük haklarını kullanarak adaya askeri bir müdahalede bulunmak zorunda bırakmıştı. Kıbrıs meselesinin mühim ekonomik ve siyasi neticeleri oldu. Batı'nın Türkiye'ye karşı aldığı menfi tavır, ABD'nin ilan ettiği ekonomik ambargo, Kıbrıs Harekatı'nın zorunlu kıldığı harcamalar ülkede büyük sıkıntılar meydana getirdi. Kıbrıs sonrası izlenecek harici politika mevzundaki ihtilafında da tes'ir'iyle CHP-MSP koalisyonu dağıldı. Cumhurbaşkanı Korutürk tarafından vazifelendirilen Kontenjan Senatörü Sadi Irmak'ın kurduğu hükümet ise Meclis'ten güvenoyu alamadı.
Bu arada, 1971'de AP'den ayrılan ve çıkarılanlar tarafından kurulan Demokratik Parti'de (DP) çözülmeler başlamıştı. Milletvekili sayısını artıran AP, MSP, MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ve CGP (Cumhuriyetçi Güven Partisi) ile bir araya gelerek ekseriyeti sağladı. Yeni hükümeti kurma vazifesi Demirel'e verildi. Demirel, 1977 yılı seçimlerine kadar vazife yapacak olan ve "Milliyetçi Cephe" (MC) adı verilen hükümeti kurdu.
MC dönemi 1977 seçimlerinden sonra da devam etti. Bu seçimde de hiçbir partinin tek başına ekseriyet sağlayamaması üzerine Demirel bu kez II. MC Hükümeti'ni kurdu. 1978 Ocak ayına kadar vazifede kalan bu hükümet de ekonomik sıkıntılar, harici politika meseleleri ve giderek tırmanan tedhiş karşısında çaresiz kaldı. Ülke döviz darboğazına girmiş, ithalat yapılamaz olmuş, hükümet kısa vadeli ve yüksek faizli kredilerle bu durumdan kurtulmaya çalışmıştı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu buhran, 1977'nin Aralık ayında 11 AP milletvekilinin partiden istifa etmesi ile yeni bir boyut kazandı. Demirel'in başkanlığındaki II. MC Hükümeti düşürüldü; CHP lideri Ecevit, 11 müstakil milletvekili, DP ve CGP milletvekillerinin desteğiyle yeni hükümeti kurdu. Bu devirde ekonomik problemler büsbütün ağırlaştı. Temel gıda maddeleri, benzin ve tüpgaz bulunamaz oldu. Kuyruklar ve karaborsa başladı. 1979 sonlarında yapılan Cumhuriyet Senatosu kısmi yenileme seçimlerinde CHP ağır bir mağlubiyete uğrayınca, Başbakan Ecevit vazifeden çekildi. Demirel bu kez MSP ve MHP'nin dışarıdan desteğiyle AP azınlık hükümetini kurdu (25 Kasım 1979).
1979'un son günlerinde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, Cumhurbaşkanı Korutürk'e bir uyarı mektubu verdiler. Ancak iktidar ve muhalefet partileri uyarının muhatabı olmadıklarını açıkladılar. Demirel Hükümeti'nin ekonomik durumu iyileştirmek için aldığı 24 Ocak Kararları, kısa sürede müsbet netice vermişse de, tedhiş vak'a'ları sürmekteydi. Birçok vilayetde örfi idare ilan edilmişti.
Öte yandan, 1980'in ilk aylarında vazife müddeti dolan Fahri Korutürk'ün yerine bir türlü yeni cumhurbaşkanı seçilememişti.
Askeri müdahale, ordunun 12 Eylül 1980 sabahı, emir ve komuta zinciri içinde idareye el koymasıyla gerçekleşti.