etine sakladığın sırdır. kendi kendine kanattığın kabuğunu bir kaldırıp bir sardığın.
"o oyuna başlamıştı. ben geç fark ettim. sonra ben de başladım susmaya. nereye kadar giderdi hiç düşünmedim. zaten düşündüğüm yerde her şey biterdi. korktum. başladım susmaya. hadi bir, iki, üç; tıp. kimde sıra. sıra bende, sustum.
aslında kolaydı susmam, yazıyordum onu ben konuşmuyordum ama yazıyordum. duymuyordun. ağlıyordum. duymuyordun. susuyordum ama duymuyordun. duymuyordun hem de hiç. bir duysan.
susmak hiç iyi gelmedi ama. ama sustum tıp oynuyorduk ve kazanmasam bile oyun oynamayı severdim ben. seni de severdim sen biliyordun. işte esas sorun buydu. seni seviyordum.
o sustu.
ben sustum.
o hiç söylemedi.
ben hiç bilmedim.
hiç dokunamadım ruhuma
o hep içimde bir yerde silmek istedim kaldı izi.
o sustu
ben sustum.
ben susadım.
o susamamış.
bir şarkı yolladım ona radyodan fal tutarak; şarkıyı içime sustum.
o söylemedi. ben duymadım. ben söylemedim. o duymadı. sustuk.
bizim hiç dokunulmamış anılarımız vardı. o yoktu anılarda ben vardım onu da yanıma, sol yanıma katmıştım.
bizim üstü açık düşlerimiz vardı.
eksik sevişmeleri bir bahar gününe sattığımızdan beri o sustu ben de sustum.
o sustu. ben sustum. sustuk.
işteş fiillerin en belalısında ikimiz bir olduk.
sustuk.
oyun bitecekti elbet. ben susmayacaktım. benim harflerim var ucunu sivriltip yüreğime batırdığım, benim haflerim var. benim bir senim yok. ve belki asla olmayacak. benim olmadın hiç bildim. ödünç bile vermedin kendini. bense hep senindim bunu bilmedin sen emindin.
bir, iki, üç tıp; oyun başladı. az kaldı oyun bitecek.