Küçükken köyümüzün camisinin elma, erik, armut, ayva, Vişne, kiraz, ceviz, dut ağaçlarıyla Süslü geniş bir bahçesi vardı. Köyün ihtiyarları öğle namazından ikindiye kadar burada oturur sohbet eder caminin Çay ocağından çaylarını içerdi. işte bu ihtiyarlardan emekli ÖĞRETMEN bir dede biz köy çocuklarını dizinin dibine toplar bir yandan çakısıyla yere Düşen meyvelerin eziğini çürüğünü ayıklayıp dilim dilim bize verirken bir yandan da Heredot Cevdet gibi dede Korkut hikayelerini anlatırdı. Adeta anlatırken sanki Yaşar bize de yaşatırdı.
Kan tuğralı, bamsı bey, deli dumrul, Boğaç han hep o dededen ağzımız açık dinlerdik.
Hele bir hikayede kan tuğralı esir düşünce düşman askerlerine "itimle bir yalaktan Bulaşık suyu içen kafir" demişti.
Öyle bir Demişti ki bunu o ihtiyar adam sesi titreye titreye o an çocuk hâlimle bile kan tuğralının yanında olup kurtarmaya çalışmak istedim.