Dünyada nanoteknoloji, akıllı tekstil ürünleri, uzay giysileri, teknolojik tekstiller gibi gelişmelere imzasını atan, ülkemizde ise "modacı" statüsüne indirgenerek zaman içinde itibarsızlaştırılan meslektir. Modacı olmak kötü bir şey değildir elbette ama tekstil mühendisi, modacının yaptığı işi planlayıp analiz eder, maliyeti düşürmeye yönelik fizibilite çalışmaları yapar, süreç analizi ve iyileştirmesi yapar. Yani adı üstünde mühendistir, hesap kitap yapar; modacılıkla, terzilikle, kalıpçılıkla, çizimle alakası yoktur. Bunun baştan ayrımını yapmak lazım.
Bir zamanlar tekstil mühendisliği bölümünün puanı tıptan yüksekti, çünkü tekstil sektörü lokomotif sektördü. Maalesef bu ülkenin bakanlarından bir tanesi yanılmıyorsam 2005'de "bırakalım tekstili de Çin'liler yapsın" dedikten sonra, sektör hızla kan kaybetti. Sanki katma değerli füze üretiyormuşuz gibi! Büyük fabrikalar battı, kapandı. Bilin bakalım ne oldu? O sanayicilerin çoğu yatırımlarını yükselen değer inşaat sektörüne kaydırdılar, avemeler yaptılar. Bir zamanlar yüksek maaşlarla çalışan tekstil mühendislerinin çoğu ise e-ticaret, lojistik gibi sektörlerde mesleklerine benzeyen, ama birebir aynısı olmayan işlerle yetinmek zorunda kaldılar. Kimisi de ticarete atılıp kumaş satmak zorunda kaldı.
Yani atlar kabak oldu! Atatürk'ün insanlara istihdam olsun, üretim olsun diye açtığı Sümerbank tesisleri birer birer ortadan kaldırıldı. Kit'ler zarar ediyor dediler, devlet işveren olamaz dediler. Sektörü yok ettiler. Devasa dokuma fabrikaları yerine rezidanslar yükselmeğe başladı. Oysa teşvik olsaydı, yetişmiş iş gücüyle, sektör deneyimiyle Türkiye tekstili ,Avrupa'nın ve hatta dünyanın lideri olabilirdi.
Yıkmayı çok severiz ülkece...