evrimin temel kanunundan birisi zaten iyinin, güçlünün hayatta kalmasıdır. geriye kalan şeyler maalesef ya bu yönde kendini adapte etmeli ve yaşamaya çalışmalıdır. eğer bunu beceremezse (ki bu 1 yıl da olur 1000 yıl da olur) soyu maalesef tükenecektir.
elbette iş bu başlıkta ki ilk entry de bu kastedilmemektedir.
davranışların iyi/kötü olmasının biyolojik bir alakası yok.olaya psikolojik yaklaşmakta fayda var.
olayın geniş çerçeve de ele alan felsefe ahlak felsefesidir.
ahlak kelime olarak huy ve karakter gibi anlamlara gelmesine rağmen, yaygın olarak kullanımı moral kelimesinin karşılığıdır. bununla birlikte bizim bildiğimiz halk dilinde ahlak, insanların toplum içindeki eylemlerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla kabul eden ilkeler bütünüdür. etik ile çok karıştırılır.
etik ise insanın ahlakla ilişkin davranlışların doğurduğu sorunları ele alır.
iyi, genel olarak insanın insan olma değerlerine ve yaşadığı topluma faydalı, yararlı bir birey olmasına karşılık gelir. insanın yapması gereken davranışlar iyi, yapmaması gerekenler kötüdür.
peki aslında bize iyi gelen şeyler ya kötü davranışlarsa? olaya biyolojik olarak bakan ilk entryde şunu atlamamak lazım:
canlılar hayatta kalabilmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. olaya neden hayattayız gibi başka bir pencere açmayacağım ama varsa eğer bir amaç, bu başta gelmektedir. bu yüzden gerektiğinde kötü, gerektiğinde iyi davranır canlılar.
bu yüzden pragmatiktir. fayda sağlarsa bir olgu, onunla yaşamaya devam edersin. fayda sağlamazsa, ortadan kaldırırsın.
yani şuan sanayileşme, kentleşme, yerleşik yaşam, kıyafetler, televizyonlar, devletler, kurallar... sevmediğin insanlarla bir arada yaşaman... onları kalkıp öldürmemen... kendi canlından birini öldürünce hapse girmen, ama yemek olarak tüketilen canlıları öldürünce ceza almaman... hepsi zamanla evrime uğramış ahlak öğretileridir... gerçekten doğru olan bu mudur? tartışılır.