Kafka acıdan ve yalnızlıktan güç aldığını söyleyen bir yazardır. Kolay bir yaşamı olmamıştır. Yakınlarını ve akrabalarını kamplarda kaybetmiş, ölümü ve acıyı derinden hissetmiştir. Belki de bu nedenle şöyle söyler ölüme dair: “Öte tarafa göçenlerden birçoğunun gölgesi, ölüm ırmağının sularını durmaksızın yalar; çünkü o kaynağını bizden alır ve hȃlȃ bizim denizlerimizin tuzlu tadını taşır. Bu, ırmağın tiksintiyle kabarmasına, hȃttȃ gerisin geriye dönmesine, ölülerin yaşama sürüklenmesine yol açar.” Durmadan ölümden söz ettiğimiz bugünlerde Kafka’da haklıdır söylediklerinde. Ölülerin gölgesi yaşamımıza siner, ölüm belki giden için yok oluştur ve belki dünyayı düşündüğümüzde kurtuluş bile olabilir. Ancak gidenler geride kalanların yaşamında kalmaya devam ederler. Çünkü insan belleği ölülerle yaşamaya müsaittir. O nedenle bugünlerde görüp geçtiğimizi sandığımız, kıyılara vuran, evinde, sokağında katledilen ölü bedenlerin bizimle birlikte biz de ölene kadar yaşayacağını aklımızdan çıkarmamalıyız. işte bu nedenle de varlığımızı bir şekilde devam ettirsek bile bu varlık artık yaralıdır ve bu yaranın bir tedavisi de yok bilmeliyiz.