apolitik gençliğin koyunluktan farklı bir statüde bulunmadığını belirten eşitlik.
Gençler politik olacaklar diye bir kural mı var? O zaman ilkokula yazdırıldıkları gün bir siyasi partiye de üye yazılsınlar, mesele hallolur.
Aslında burada söylenmek istenen, gençlerin politikayla uğraşmadıkları değildir. Politika ile uğraşmak zorunda da değiller zaten. Mesele, gençlerin kendi tarihini bilip bilmemeleri, genel kültür seviyelerinin düşüklüğü ve memleket meselelerine olan duyarsızlıklarıdır.
Bundan 28 yıl evvel gençler çok politiktiler ve birbirlerinin gözünü oydular. Yine öyle olmalarını mı istiyorsunuz?
Deniz Gezmiş örneği çokça verilir oldu. Burada deniz gezmiş'in güttüğü ideolojiyi takip etmek ile deniz gezmiş'i tanımak arasında büyük fark var. Deniz Gezmiş'i tanımıyor diye çemkiriyorsun, peki sen doktor nazım'ı ne kadar biliyorsun? ya da Bahaddin Şakir'i?
Yalnız ilk entry'de verilen örnekte şabalak kızın verdiği "deniz gezmiş beni tanıyor mu" meselesi apolitiklikten ziyade duyarsızlık, umarsızlık, basiretsizlik ve gerizekalılık örneğidir, bu sebeple de her gence yapıştırılması son derece yanlış olan bir etikettir.
Çünkü ne yazık ki, gençler, sadece ideolojisinin peşin gittiği ünlü kişileri tanımaktadır. Deniz Gezmiş'i tanıyıp küfür eden de çok genç var memlekette, hatta sözlükte.
Dünyanın başka yerlerinde de gençler haldır haldır politikaları ve memleket meselelerini tartışmıyorlar. Çünkü onların yerine tartışan devlet adamları var.
Bizde devlet adamları genellikle işe adam koyma, ihale takibi gibi daha önemli meselelerle meşgul olduklarından, bu gibi gereksiz konulara vakit ayıramıyorlar. Eee, devlet adamının yapması gerekeni gençlerden beklerseniz hata edersiniz. Balık baştan kokar değil mi?
Peki bunu nasıl aşabiliriz?
Bunun tek bir yolu var. Eğitim.
Gençleri eğiteceğiz. Gençleri bilinçlendireceğiz. Tüketimin yanında üretime de yönlendireceğiz ki, tüketim manyağı olan gençler, tüketmek için üretmenin gerekliğini bilsin. Bu bilinci kazanan, zaten deniz gezmiş'i de bilir, doktor nazım'ı da öğrenir, uygarlık ve gelişmişlik için gerekli kriterlere de vakıf olur.
Yapılması gereken, gençleri sürekli suçlamak yerine, gençleri eğitmek ve yetiştirmekle mükellef insanların üzerine gitmektir. Bu ülkede kitap satış miktarı yok denecek kadar azdır. Peki neden? Çok pahalı olduğu için mi kimse alamıyor? Hayır... Kitap okumak ibneliğe eş görüldüğü için. Kitap okumak ineklikle bir tutulduğu için. Okullarda inek tabir edilen öğrencilere nasıl muamele edildiğini hepimiz biliriz değil mi? Kitap okuyanla dalga geçen, onu küçük gören ve asıl önemli olanın gezip tozmak, eğlenmek, bu dünyanın nimetlerinden faydalanmak sanan gerzek insanları yontmak bu meselenin anahtarıdır. Evet gezelim, eğlenelim, ama kütük olmayalım.
Burada en büyük görev ana babalara düşmektedir maalesef. Her zaman yazdığımız gibi, dedikodu peşinde koşan, o altın günü senin bu dolar günü benim gezen, kimin şeyi kimin götünde bunun muhasebesini yapan bir annenin ve akşam yemeğini can havliyle bitirip soluğu kahvede alan, ona buna küfür eden, tarih, fizik, matematik deyince bön bön bakan bir babanın bulunduğu aile ortamından kesinlikle bir einstein çıkmaz. Kimse kusura bakmasın. Bu bir genelleme değildir, bu türk aile yapısında çoğunlukta olan bir meseledir. Kaldı ki, insanlar, her ay faturalarını ve taksitlerini nasıl ödeyeceklerini düşünmekten önlerini görememektedirler ki çocuklarına nasıl faydalı olsunlardır.
Mesele futbol olunca teknik direktörün kıçındaki kılların sayısını bile bilen, ancak tarih, memleket dediğin zaman bön bön bakan genç insan sizce kimin eseridir?
Ya hangi mankenin kaç kişinin altına kaç kere yattığını ve kaç şiddetinde orgazm olduğunu pek iyi bilen ama memleket dediğin zaman kalas gibi kalan genç kız kimin eseridir?
Bakınız, şu andaki gençlere yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Ama alabileceğimiz fevkalade önemli bir tedbir var; çocuklarımızı gerektiği gibi yetiştirelim, çocuklarımıza kitap okumanın gereğini ve önemini aşılayalım. Bari bir sonraki nesli kurtaralım. Zararın neresinden dönersek kardır. Başka da çare yoktur binaenaleyh.