hastalık, hasta olma halidir.
yani vücudun normal fonksiyonlarının bozulması, sağlığın menfi surette etkilenmesidir.
köpekbalığını (hastalanmayan tek tür olarak zikredildiği için)değerlendirme dışı bırakacak olursak, dünyaya gelen her organizmanın muhakkak surette başına gelen vakıadır.
haliyle ben de hastalandım.
epey hastalandım.
ağır seyreden, ölüm riski taşıyan hastalıklardan da, mevsimlik illetlerden de epeyce tattım.
tatsız bir ağız, takatsiz bir beden, ağrılı uzuvlar, sanrılı geceler vs...
zatürreye de merhaba dedim, havale nöbetlerine de misafir oldum.
kah apandisim patladı, kah da burun kıkırdağımdan parçalar kırılıp alındı...
teşhis dahi edilemeyen nefessiz kalma krizleri de atlattım, kırık kol ve bacaklarımı defalarca hekimlere havale de ettim.
yanlış enjeksiyon sonucu asabiye illetinin kapısına kadar da sürüklendim, sakat kalma kaderinin kıyısında da çok dolaştım.
birkaç defa boğulma riski atlattım, kurtarıldım ya da kendi çabamla kurtuldum. *
psikolojik veçheleri olan sıkıntılar yaşadım, bir şekilde ardımda bıraktım.
çoğu zaman acı elinden ağladım.
ve yalnız olmayı, çektiğim acıdan hep daha ızdıraplı buldum.
bugün de sırtımda bir soğuk el ve avuç içlerime kadar sokulmuş bir sızı dolaşıyor bedenimde...
boğazım taşlardan müteşekkil sanki, yutkundukça birbirine temas eden taşlar nispetince acı veriyor.
boynumda sabit ve canlı duramayan başım ve zonklayan şakaklarımla, kağıtlara yazmaya devam ediyorum.
sahi...
öldüğümde, mezarımın çeperlerini şiire bulanmış kağıtlarla kaplasalar ne olur ki...
şiirler içinde gömseler...
mezar taşıma ''geldi ve gitti, herkesler gibi...'' yazısını yazsalar...
beni, içi boşaltılmış, organlardan vareste eylenmiş toprak altındaki bedenimle başbaşa bıraksalar...
''bedenimin bu hali, düşlerim ve karanlık gecedeki ışığım bana şahit olsun, kafi...'' diye seslensem...
sesimi bir tek börtü böcek duysa ve bir uğultu ile selamlaşsak...
o an, sadece kundaktaki bebekler ve yetim çocuklar duraksasa...
insanlar, o insanlar ki acı veremeyecekler artık bana...
bir saniye...
kendimi iyi hissetmiyorum galiba...
kalkıp yol alsam iyi olacak...
aklım yağ gibi akıp gidiyor, farklı farklı düşlere...
gidiyorum, ağır mı ağır soyut bir cenge...
görüşmek dileğiyle, güzel, sıcak ve canlı günlerde...