çocuklar öncelikle kelâm-ı nefsî ve kelam-ı lafzî'yi göz önüne alacaksınız (tabi ehl-i sünnet tarafından konuşacaksak) sonra da mevzuyu bağlayayacaksınız.
mevzu aslında çok net lan öyle böyle değil:
a) kelam-ı nefsi: allah'ın kadim olan sözüdür, o mürekkebin arkasında olandır.
b) kelâm-ı lafzî': sonradan olma özelliklerle yani mahluki özelliklerle mahluk şekline geçmiş olan kısımdır. yani senin okuduğun sayfadır, mürekkeptir vs'dir.
yani öyle tek bir cevap diye bir şey ya da "evet mahluktur" ya da değildir demek bidat'a düşürebilir kaygan zemin nihayetinde.
burada bence pek sıkıntı yok asıl sıkıntı nerede biliyor musunuz? kelam-ı nefsi duyulabilir mi? hah burada çarşı karışır işte. yoksa afedersiniz bunlar selefi zaten. bunların ak dediği karadır, kara dedikleri aktır bence tartışılacak pek bir bahis yoktur. hanbeliler boşuna zindana atılmadı cancişler.
çooooooook önemli not:
selef ile selefiyye'yi ayırt etmek gerekir, selefler yani islam'ın ilk 150-200 senesi içinde doğmuş selefler'i selefiyye'ye katmak çok büyük hata olur, hanbeller ile malik bin enesler ile bunları bir tutarsanız sıçarsınız aman dikkat.