Bugün kadıköy-kartal metrosunda kulak misafiri olduğum bir diyalog. Kahramanımız, gözlüklü siyah sakallı, esmer orta boylu vatandaş. Onunla beraber de yanında olan da bir arkadaşı var.
-erkan bu kozyatağına niye böyle demişler biliyomusun?
-nie?
-buradaki herkes yatakta kozlarını paylaşıyormuş.hahahha
-!?!
Gülmesem de tebessüm ettim önce, sonra bu durmadı amk.
-erkan bu acıbadem'e niye Acıbadem demişler biliyo musun?
Erkan neyin geleceğinin farkında elini gözlerine götürür...
-nie?
-burada burada bademler acıymış da ondan...hahhahaha
içimden "dedimi la o onu" desemde duydu kulaklar bunu. Sadece ben değil makinist bile duymuştur amk.
Adam durur mu? Durduramıyoruz.
-erkan ayrılık çeşmesine neden böyle diyorlar biliyomusun?
-herkes oradaki çeşmede ayrılıyor muş.
-evet. Hahahhahah
Bu sefer erkan da gülmeye başladı, ben bunlara doksan derece açıyla duyorken iyice götümü döndüm.
Sonra bu 20li yaşlarda bir arkadaşa seslendi yine kozyatağı esprisini yaptı. Çocuk güldü geçti. Sonra bu esprili arkadaş Acıbadem'de indi yanlış hatırlamıyorsam. Asıl bomba bundan sonra bu indikten sonra teyzenin biri kozyatağı esprisine ayrıca özel olarak maruz kalan arkadaşa döndü "güler misin, ağlar mısın?" dedi. Çocuk da dönerek, "ağlanacak halimize gülüyoruz." dedi.
Ulan espilerden zaten buz kesmiştim. Çocuğun o cevabından sonra hayatımda duyduğum en kötü espilerden olay hayatımda duyduğum en saçma muhabbete evrildi.