insanların kendi kafalarındaki "tanrı tasarımı"nın öldüğünü ifade etmiştir.
gerek zerdüştünde, gerek ecce homosunda ve gerekse diğer kitaplarında nietzsche "sizin tanrınız" ifadesini kullanır.
"siz" derken nietzsche, kendi metaforu üzerinden gidersek, panayırı dolduran bilgeliğe kulağı tıkalı kuru kalabalıktan bahseder.
ölen onların zaten inanmadığı, pazarlarına, ticaretlerine alet ettikleri, dillerine dolamaktan ve onun adına cinayet işlemekten başka kutsama yolu bulamadıkları, insan tasarımı olan tanrıdır.
üstinsanın ve üstinsanı diğerlerine anlatan zerdüştü, aslında zerdüşt karakterinde dillendirdiği kendisinin bir tanrısının olup olmadığını, varsa eğer öldüğünü ifade ettiği tanrısının o olup olmadığı tartışılır.
ecce homo'da kendisinin ateist olduğunu ifade ediyor olmasına rağmen, zerdüştünde bahsettiği o aydınlattıkça mutlu olan yıldızın ışığını aldığı güneşi anmamasına rağmen görmezden geldiğini söylemek zor.
"Tanrı öldü. Tanrıdan geriye bir ölü kaldı. Ve onu öldüren biziz. Hala gölgesi beliriyor uzaklarda. Kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri? Neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey: bu kanı kim silecek üzerimizden? Hangi su var bizi temizleyecek? Hangi teselli şölenlerinı, hangi kutsal oyunları icat etmek zorunda kalacağız? Fazla büyük değil mi bize bu davanın yüceliği? Buna layık olmak için birer tanrıya dönüşmeli değil miyiz?" sözü çok şey anlatır bu konuda.
ayrıca determinist olduğu gerçeğini gözardı etmemek gerekir. birçoklarının gözünde ateist, kendi söyleminde agnostik gibi görünen einstein da evrenin determinist oluşum ve gelişimini, kısaca "tanrı'nın zar atmayacağı"nı kanıtlayabilmek uğruna bohr ile yaşamıştır en büyük kavgalarını. ama agnostik görünmek için de ciddi çaba harcamıştır "akademik çevrelerde"...
nietzsche'nin ateist olup olmadığını tartışmak faydasızdır.
bilgelik halkla tanrı'yı tartışmamak gerektiğini öğretmiştir bilgelere tarih boyunca. ve o'nun gerçeklerini duymaya, ona iman ettiğini söyleyenlerin bile tahammül edemediği gerçeği karşısında, birçok bilim adamı, sanatçı ve filozof, metaforlar ardına gizleyerek aktarırlar bir olan tanrı'yı ve o'nun işaretlerini. bu ağız sıkılığına uymayan sokrates ve daha nice uyarıcıların akıbeti malumdur.
bu ketumiyet daha sonrakilerde, üstad leonardo'da, kant'da, goethe'de ve diğerlerinde de hiç değişmemiştir.
"bir daha konuşmayacağım halkla" der nietzcshe, pisagor'un ilk öğretisi olan "halkın yolundan çekil ve az çiğnenmiş yollarda yürü" derken anlatmaya çalıştığı gibi.
cahillerle tanrı'yı tartışan kimsenin ikna edici ve dinlenmeye layık olduğu görülmemiştir.
onu hiç anlamamış olanlar ve öte yanda yok sayan cahiller...