en yakın arkadaşın ölmesi

entry114 galeri
    91.
  1. üniversitenin ilk yazıydı, memlekete dönmüştüm. bu zamandan bir hafta sonra çocukluk arkadaşım mehmet'le buluşmak için sözleştik. hem özlemimizi giderecek, hem de birbirimize üniversitemizi, yeni anılarımızı anlatacaktık. öyle de oldu.

    günün sonunda okuduğumuz lisenin yanında bi park vardı oraya geldik. lisedeyken de öğle aralarında buraya gelirdik, mehmet sigara içer ben ise öğle yemeğini fazla kaçırmanın vicdanıyla meyveli sodamı içerdim.

    'ne günlerdi be!' dedim. mehmet hiçbir şey demedi. sigarasını çıkardı bana uzattı. 'bu sefer seni kırmıcam' diyerek aldım sigarayı. 15-20 saniye sessizlik oldu. mehmet konuşmaya başadı..

    'kronik astım vardı bende doğduğum günden 10 yaşına kadar çocukluğum hastaneler de geçti. toza alerji yanında ekstrasıydı. siz çocuklarla mahallede top oynarken ben sizi camdan seyrederdim. annem üzülmeyeyim diye ara sıra içeride top oynamama izin verirdi. okula gidemedim birkaç yıl bu hastalıktan dolayı, yaşıtlarımdan çok geç öğrendim okuma yazmayı. neyse ki o kötü süreci atlattım.

    tam her şey düzeldi derken kabakulak oldum. nolucaktı ki kabakulaktan herkes geçiriyordu. ama benim öyle olmadı milyonda bir görülen yan etkisi vurmuştu bana. 2 ay hastanede yattım. türkiye' de bulunmayan iğneleri babam tüm birikmiş paramızı vererek yurt dışından getirtmek zorunda kaldı. evladı sonuçta. düzeldik çok şükür. hastalıktan birkaç sene sonra öğrendim ki eğer o iğneleri vurulmasaymışım beyin ölümümün bile gerçekleşme ihtimali varmış. zaten o hastane günlerini de yarım yamalak hatırlıyorum, pek kendimde değildim. şaşırmamak lazım.

    bundan bir süre önce dönemin son sınavında bayılmışım, ambulans çağırmışlar hiçbir şey hatırlamıyorum. her neyse önemsemedim başta, sonuçlar çıkınca doktorun annenle babanla konuşmam gerek deyince anladım kefeni hala yırtamadığımı. omiriliğimden itibaren tüm beynime yayılmış tümör. geçmek bilmeyen baş ağrıları, mide bulantıları, sebepsiz el, kol, bacak titremelerinden belliydi. kepoterapi görmem lazımmış. neyse ben istemiyorum kemoterapi görmek ama annemle babam üzülmesin diye kabul ettim. tek evlatlarıyım, umutlular işte. nabıcaksın be abi onlarınki de ana baba yüreği.'

    sigaralarımız bitmişti. donmuştum, göz kapaklarımı bile hareket ettiremiyordum. bu haldeki insana ne denirdi ki. 'korkma iyileşeceksin' gibi klişeler söyleyemezdim. mehmet ikinci sigarasını yaktı ve konuşmaya devam etti..

    'benim durumumda olmanın en iyi yanı ne biliyor musun?' cevap vermemi beklemeden konuşmaya devam etti. 'ölecek olduğun zamanı üç aşağı beş yukarı bilmek. daha duyarlı oluyorsun be, insanları kırmıyorsun, eskiden kırdıklarınla da aranı düzeltiyorsun, hakkın yendiğinde de gülüp geçiyorsun içinden, helal olsun, diyorsun. sevdiklerine tek tek veda ediyorsun. işte eski dostum ben seninle veda etmek için buradayım, hakkını helal et..'

    gözlerim dolmuştu, gücümü topladım. kolumu omuzlarına attım, fısıldar bir şekilde 'helal olsun' dedim.

    mehmet'in durumu da tam böyleydi işte, öleceği günü bilerek yaşamak.

    toprağın bol olsun kardeşim.
    12 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük