"vatanı kurtarmak", "vatan için savaşmak" gibi ifadelerde vatan kelimesiyle kastedilen şey olan "belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan insanlar ve onların onurlu, şerefli hayatları", ancak vizyonla ve mücadele ile birşeyler kazanabilir, teferruat olmakla değil. bu mücadele ise hem dışarıdaki hem de içeridekilere* karşı olmalıdır.
dünyanın her yerinde insanlar, söyleyebildikleri her sözü, daha önce o sözü söyleyebilmek için kendilerini yönetenlere karşı verdikleri mücadeleye borçludurlar, aslı sadece 3-5 ulusüstü efendinin ve onların yerel artıkyiyicilerinin daha fazla kâr etmesine yarayan, görünürde ise kanun ya da gelenek kılığında sunulan "zorunluluklar"dan ötürü çocuklarının sistemin piyonu, figüranı, askeri yapılmasını engelleyemeyen kadınlara değil.
bugün dağa gönderilen çocuklarını kaybeden kadınlar ise yaşadıkları üzüntüyü biraz da, daha önce çocuklarını savaşlarda kaybeden ama ses çıkartması engellenmiş, bastırılmış kadınlara yönelik "fedakarlık ve vatanseverlik soslu sahte övgü kültürü"ne borçludur.