yaşam nedir? soluk alıp vermek mi? dokunmak mı? hissetmek mi? sevmek mi yoksa?.. takvimin bir yaprağında gözlerimizi hayata açıyoruz. mesela 12.05.1985 günü doğdunuz. tarihte siz doğmadan önce pek çok olay yaşandığı öğretildi size. şu yüzyılda şu gün şu savaş oldu, başka bir gün şu buluş yapıldı vs. iyi ama nasıl emin olabiliyoruz bizden yüzyıllarca önce bunların yaşandığına. kitaplar öyle diyor diye mi ?.. yakın tarihin başka şahitleri var. eski fotoğraflar, sonra kamera kayıtları, gazeteler... iyi ama bunları oluşturan yine insanın kendisi değil mi?
sonuçta herkes kendi dünyasında yaşar. zaman algısı, iç içe geçirilmiş yaşam perspektiflerinin bir ilizyonu olamaz mı? ya bundan yüzyıllar önce berkeley’in, hylas ile philonous arasında üç konuşma adlı eserinde ileri sürdüğü gibi madde diye bir şey yoksa?...
kutsal kitapta tanrının her şeyi her an varlıkta tuttuğu belirtilir. hz. muhammed bir hadisinde "insanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" buyurmuşlardır. her an her bir zerreyi varlıkta tutan, zamandan münezzeh olarak her şeyi bilen allah için zaman ve mekan sınırı olmaması, kendisinde hiçbir değişimin mümkün bulunmaması, kendisinden başka bir varlığın mevcudiyetinin allah'a göre yok hükmünde olması cihetiyle, aslında geçmiş, şimdi ve gelecek kavramlarının tamamen hayal ürünü olduğunu, var olmuş ve olacak her ne varsa, allah'ın tek ve değişmeyen varlığının bir yansıması olduğunu, aslında hepimizin, bizler için varlıkta tutulan, iç içe geçmiş rüyaların görüldüğü bir uykuda olabileceğimizi düşünüyorum.
çizgi filmlerdeki bilgisayar oyunlarındaki karakterlerin bulundukları ortamı ve birbirini var sayarak davranması gibi bizler de aynı zaman algısı içinde karşılaştığımız diğerlerini ve mekanı gerçek olarak algılıyoruz. aslında bütün mevcudat, özelde bütün insanlar, aynı anda koyun koyuna rüyaya yatmış avareleriz. uykuya yatırılmış, alemi seyretmedeyiz… sınırsız, her şeyin kayıtlı olduğu bir kaynak var. yanı başımızda rüya gören biri misal, 400 yıl öncesini algılayıp o zaman ve mekanda yaşayıp öldüğünü görüyorken, biz, 2014 yılını, bir başkası belki 2100 lü yılları yaşadığını algılıyor. aslında 2000 yıl önce yaşanan, şimdi yaşanıyor olan ve 100 sene sonra yaşanacak şeyler diye bir ayırım yok. her ne olduysa zaten öyle olması gerektiği için olup bitti. tüm zamanlar, donmuş bir anda asılı, ancak zamanlar üstü o yüce varlığın görüp, bilip, varlıkta tuttuğu bir levhadan ibaret…
yaşam, allah'ın, hep var olan ve hiç yok olmayacak olanın, biz kullarını ihsanıyla imajine etmesi, bizlere alemleri temaşa ettirmesidir…
insanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? (kıyame-36)