* Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. Bana acımayın. Ben kötüyüm. sizlere karşı kötü duygular besledim içimden. Beceriksizliğimden uygulayamadım kötü düşüncelerimi.
* Üniversitede en sevdiğim öğrenciler, yıllardır okulu bitiremeyenlerdi. Yanlarından ayrılamazdım. Onların başarısızlık masallarını büyük bir hayranlıkla dinlerdim.
* iyi olamadık. bari kötü olalım.
* Kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
* Bir şeyler bırakmışlardır arkalarından, büsbütün erimeye razı olmamıştır kimse.
* Ölümcül düşüncelerini hafifletirdi bir insanın varlığı belki. Belki anlatmaya çalıştın birilerine. Kim bilir? Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün.
* Bu hayattan istifa ederek başka bir hayatı başka türlü yaşamak istiyorum.
* Bizim için hüküm hep aynıdır. Kısa bir hükümdür: bekleyemediğimiz ve inanamadığımız bir hüküm. Yalnız bizim için çıkarıldığını sandığımız, oysa sayısız kopyası olan ve ayrıntılara inmeyen bir hüküm.
* Hayat, düşünceleri tutan bir hapishanedir. insan, can sıkıcı bir saç demetidir. ben de akılsız bir robotum.
* Hayat, ölene kadar hissedilen zevklerden, çekilen acılar çıkarıldığı zaman geriye kalandır. Hayat = zevk - acı. Sonuç pozitifse yaşamışsındır hayatı. Negatifse ölmüşsündür doğduğun gün. Tabi bir de sıfır ihtimali var. Bu durumda ise zamanın yetmemiştir hayatı anlamaya. Erken ayrılmışsındır partiden, göremeden sonunu..
* hepsi yaralar, sonuncusu öldürür.
* Ben ondan ve hiçbir şeyden rahatsız olmazken, o dünyada sadece benden rahatsız olurdu.
* Her şeyi bildiğim için vasiyetim tek bir cümle olacaktı; beni yüzüstü gömün, çünkü yeterince gördüm..
* sordum, tanrı’nın yukarıda mı yoksa aşağıda mı olduğunu. eskiden poker oynardım. şimdi de, tanrı'nın aşağıda, kuyunun dibinde olduğuna oynuyorum. hayatım masada, birkaç kırmızı oyun fişiyle.
* bir kıza aşık olmuştum. onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. bir sabah, treni kaçırdım. aşık olmaktan vazgeçtim..
* hayat, her bölümünde ayrı bir hikâyenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.
* dünya boşuna dönüyordu. kaza yapıp ters dönmüş bir arabanın boşa dönen arka lastiği gibi.
* robinson'un bile yanına cuma'yı veren dünya, üzerinde yaşayan bütün insanları tanıştırma gibi hastalıklı bir saplantıya sahipken, uzak kalmamız çok zor olacak gündüzün ve gecenin seslerinden.
* sustu. garsonun çay ve capuccino'yu masaya koyup gitmesini bekledi. o an, garsonlar geldiği için bugüne kadar
yarıda kesilmiş bütün konuşmaları düşündüm. ne ölüm tehditleri, ne evlenme teklifleri beklemişti kim bilir?