4. Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinize başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever.
5. O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı gereğince kılar, zekatı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafur’dur, Rahim’dir.
6. Eğer müşriklerden biri senden güvence dilerse / senin yanına gelmek, sana komşu olmak isterse, ona güvence verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah’ın kelamını dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur.
7. Müşriklerin Allah katında, onun resulü katında ahitleri nasıl olabilir! Mescid-i Haram yanında atlaşma yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size doğru-dürüst davrandıkça, siz de doğru-dürüst davranın. Allah, sakınanları sever.
4., 6. ve 7. ayetler, başka bir bölgede yaşayan savaş halindeki toplulukla yapılmış antlaşma bittiği zaman savaşılması gerektiğini bana düşündürüyor.
antlaşma; savaş halindeki bir toplulukla yapıldığı için bittiği zaman savaşılması normaldir. zira müşrikler savaşmak istemiyorlarsa antlaşma yapmaları, doğru-dürüst davranmaları gerekir. bu durumda, 4.ve 7. ayete göre Müslümanların da savaşmaması gerektiği için zaten savaşılmayacaktır.