Kızımız oldu haberin olsun diye yazdım. Doğurdum dün gece papatyamızı. Yalnız ve her şeyiyle bana ait. Öyle büyük bir sancıyla kopardım ki onu içimden, ilk doğduğu an ondan ve herkesten nefret ettim. Aslında doğurduğum nefretin ta kendisiydi.
Kızımızı sana ithaf ediyorum. Bir gün karıların yatağında gurursuzca geberdiğinde mezarında ağlayacak tek kişi o.
"Benim o tuzlu bedenlere ihtiyacım yok!" demiştin bana, kızımız o sözleri de kulağımdan tırmalayarak aldı.
Öyle güzel beslemişim ki onu içimdeyken, şaşarsın, yalanlarından bile daha güzel ve ihtişamlı.
Sahi, yalanların ne de güzeldi. "Canım" derdin en basidinden. Şimdi adımdan bile iğrenir oldum. Sen yaptın bunu, kendin yaptın, kendin yıktın, bir gece becerdin tümünü.
Tüm balonlarımı saldım dün gece sen gittiğinde, uçsunlar diye, sabah kalkıp baktım, kızımız onları da patlatmış. Olsun seviyorum kızımızı yine de. Senin gerçek yüzünden bana kalan tek hatıra.
Sen doğdurdun güneşi yüzüme ve güneşi bile yaktın bir sözünle.
Hiç korkmadan, sorumluluk hissetmeden, yüzüne bile bakmadan soluğun kesilene dek seviş, tıpkı benim hayatla her an her saniye yaptığım gibi. Tuzlu bedenlerinde yalancı ve alaylı mutluluğu tad.
Her bir zerremle çıkıyorum hayatından. Geride ne hayaller, ne pişmanlıklar ne de umarımlar kaldı, hepsi kızımızın çantasında. Biz başka şefkatler aramaya çıktık.