bankacılıktır.
şöyle ki; bankalar insanlara kredi kartını ve ihtiyaç kredisini "cezbetme psikolojisi" ile veriyor.
hatta büyük meblalarda vermeye çalışıyor. 2,000 lira maaşla çalışan adamın cebinde 5,000 lira limitli kredi kartı
taşımasının olayı da budur. buraya kadar herşey meşru. herşey iyi niyetli gibi değil mi?
olay şundan sonra başlıyor. hayatın yükü altında ezilmiş, ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan adam;
başlıyor kredi kartına yüklenmeye. üç-beş derken kredi kartının limiti doluyor. asgari tutarı ödeyemediği zaman da; başlıyor icra işlemleri.
bu da normal görünüyor fakat bunu dolandırıcılık sistemine dönüştüren olay "bankanın niyeti".
banka borcunuzu ödemenizi hiçbir zaman istemez. çünkü size verdiği 5.000 tl 3 sene sonra 9,000 tl olacak faizleriyle birlikte.
ve türkiyedeki bütün bankacılık kuruluşları "devlet güvencesi" altında oldukları için; 5 sene sonunda size verdiği krediyi veya kredi kartını faiziyleriyle beraber devletten "görev zararı" adı altında tahsil edecek. yani banka sizin "borcunuuz ödemenizi" istemiyor. çünkü verdiği 5,000 tl'yi 10,000 tl olarak almak veya vergiden düşmek varken; takdir edersiniz ki sizin götü boklu 321 tl'lik taksidinizi önemsemez.
daha sonrasında ise olay çok daha güzel ve flu bir boyut kazanıyor.
aradan 5 sene geçti ve banka alacağını tahsil etti. sonrasında bu dosyaları ihale usulü ile satışa çıkarıyor ve icra avukatları da ortalama olarak %5-%10 gibi bir meblayla satın alıyor. yani 5.000 lira alacağı olan bir dosyayı, 100 ila 500 lira arasında bir rakama satın alıyor. rakamlar tabii ki farz-ı misal olarak verilmiştir. sonra başlıyor sizi aramaya "faizleri silelim gelin 2,000 lira ödeyin kapatalım borcu" diye. avukatın kendisinden hiçbir şey alamayacağı belli olan emekli vb.. kesim için ise "aylık 200 lira ödeyin 10 ayda kapatalım güzel abicim" şeklinde seçenekler sunarken; ticaret yapan ve kaybedecek bişeyleri olan insanlara da "bu borcu 3 gün içince öde" diyerek tahsil ediyorlar.
bilin bakalım bu çoklu denklemde sikilen taraf kim?
her konuda olduğu gibi tabii ki vatandaş...
evet bu adama demek kolaydır, "kullanmasaydın, ayağını yorganına göre uzatsaydın" diye.
ama ayak 5 metre yorgan ise 30 santim olunca, insanlar çocuğunun eğitim masraflarını; evinin geçim masraflarını karşılayabilmek için bu yollara başvuruyorlar.