dinlerin sevişmeyi günah savaşmayı helal sayması

entry15 galeri
    13.
  1. islamda savaş hukuku
                                                                                                 iLKELERiMiZ

                               Kur’anın cihad(adil savaş) ile ilgili olarak belirlediği ilkeler şunlardır:
    1- Haklı savaş gerekçesi ilkesi:
    Kuran-ı Kerimdeki savaşın sebebi, düşmanın saldırı ve zulmüdür. Düşman Müslümanların yurtlarını basar, hicrete zorlar, can, mal ve din ve namus güvenliğini tehdit ederse, bu durum; savaşı zorunlu ve mecbur kılar.Kur’ana göre, düşman güçlere karşı verilecek savaşın gerekçesinin makul ve haklı olması gerekir. Esasen “istila”, “sömürü” ve “tecavüz” için yapılan savaşları tanımayan islam dini ( Bakara Sûresi, 205 ; Nisa Sûresi,94 ; Kasas Sûresi,83 ; Şura Sûresi,41-42) savaşa ancak :Müslümanların can ve mal güvenliğini sağlamak, hak ve hürriyetlerini korumak, islama ve islam ülkelerine yönelik saldırıları önlemek amacıyla başvurulacağını hükme bağlamış ve meşru gördüğü bu savaşı da diğerlerinden ayırmak için ona cihad adını vermiştir.
    2- Adil savaş ilkesi:
    Adil savaş ilkesi, cihat fiilen başladığı zaman uygulanacak bir ilkedir. Bu ilkeye göre, savaş sadece savaşa iştirak eden tarafa yöneliktir. islam’da düşmanı öldürmekten ziyada insanı kazanmak esastır. Bu amaçla, savaştan önce düşman islam’ı kabul etmeye çağrılır, kabul etmezse itaat ve cizye(savaş tazminatı) teklif edilir. Bunlar yapılmadan cihada teşebbüs edilmez. Düşmana sunulan bu gerekçeler kabul edilmediğinde Allah’tan yardım dilenerek savaşa girilir.Savaşa girildiğinde, Müslümanlar, “adil savaş ilkesi”ne göre adım atmak zorundadırlar. Bu ilkeye göre, savaşta vurulacak hedef sadece düşman askerleridir. Savaş sırasında çocuklar, kadınlar, yaşlılar, yatalak hastalar, mecnunlar, sakatlar öldürülemez. Savaşa iştirak etmeyen din adamlarına ve ihtiyarlara silah çekilmez, savaşa katılmayanlar (esnaf ve çiftçiler gibi sivil halk) katledilemez (Bakara Sûresi,191).Savfan ibnu Assal (r.a) anlatıyor : “Resulullah (a.s.m) beni seriyyede savaşa gönderdi.Yola çıkarken şu talimatı verdiler :“Allah’ın adıyla, ALLAH YOLUNDA YÜRÜYÜN.Allah’ı inkar edenlerle savaşın, işkence yapmayın, ahdinizi bozmayın. ganimeti çalmayın, çocukları öldürmeyiniz” ( Müslim, Cihad 3,(1731), Tirmizi, siyer 48,(1617) Ebu Davut, Cihad 90, (2612,2613)
    3- Savaşta aşırı gitmemek ilkesi:
    islam, savaş halinde bile, insanî değerlere itibar eder. Savaş anında, dehşet ve vahşeti sergileyen şiddetli hiddetleri mutedil hale getirir. Savaşta bile ölçüyü kaçırmamayı bir temel prensip olarak kabul eder. islam, aşırı ve haddi aşan tavırlara karşı müeyyideler getirmiştir. Bu nedenle, islam hukukunda saldırıya ancak misli ile mukabele edilir; aşırı gitmek suçtur.Kur’an-ı Kerim, düşmanla yapılan yüz yüze savaşta bile, aşırı gidilmesini yasaklar. Bu husus, şu ayet-i kerime ile beyan burulmuştur:
    “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın.Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez” (Bakara Sûresi,190)Nitekim bir başka ayette de şöyle buyrulur:“ Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah müttakilerle beraberdir” (Bakara Sûresi, 194)
    4- Sulh ve barış ilkesi:
    islam, düşman tarafından teklif edilen sulh ve barış anlaşmalarına karşı barış ve sulh ile mukabele etmeyi prensip olarak kabul eder(Enfal Sûresi,61,62,63 ; Hucurat Sûresi,9). Kur’an “Sulh (daima) hayırlıdır”(Nisa Sûresi,128) mesajı ile bütün dünyaya bu hakikati 1400 seneden beri duyurmaktadır. “Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse,(şunu iyi bilin ki)Allah gafur ve rahimdir”(Bakara Sûresi,192) ayeti ile “Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur”(Bakara Sûresi,193) ayeti de sulhun önemini vurgulamaktadır.
    5- Esirlere iyi muamele etme ilkesi:
    islam, esirlere iyi muamele edilmesini emredir. Müslümanlar esirleri yedirmekle, aç ve susuz bırakmamakla mükelleftirler. Bu görevi de Allah rızası içi yaparlar.(Bakara Sûresi,177;Enfal Sûresi,69,70,71;Muhammed Sûresi,4; insan Sûresi, 8,9,10,11,12) Şener Dilek (Prof.)

                                                            SAVAŞ HALINDE YASAK FiiLLER

    a) işkence. Öldürülecek olan kimseye dahi işkence edilemez; zulüm ve işkence bütün çeşitleriyle yasaktır.
    b) Savaşçı olmayanların öldürülmesi. Savaşçı, fizik bakımından savaşabilecek kimselerdir. Bunların dışında kalanlar kasten ve doğrudan öldürülemez. Bu cümleden olarak kadınlar, çocuklar, savaşçı sahiplerine hizmet için gelmiş köleler, körler, dünyadan el etek çekmiş din adamları, akıl hastaları, yaşlılar, hastalar, kötürümler vb. leri öldürülmez.
    c) insan ve hayvanların uzuvlarının kesilmesi.
    d) Verilmiş söze ve yapılmış andlaşmaya aykırı hareket.
    e) Savaş zarureti bulunmadıkça zirai mahsullerin, orman ve ağaçların yakılması.
    f) Namus ve şereflere tecavüz, zina ve gayr-i meşru münasebetler. Düşman kadınlarının ırzına geçen sivil ve askerler zina suçu işlemiş olur ve bunun cezasını çekerler.
    g) Düşmandan alınan rehineleri öldürmek. Bunlar misilleme yoluyla dahi öldürülemez.
    h) Ölülerin başını veya uzuvlarını kesip teşhir etmek.
    ı) Katliam. Hz. Peygamber ve raşid halifeler zamanlarında savaştan sonra esirler veya zaptolunan yerlerin ahalisi için katliam emri verildiğine dair bir tek örnek dahi yoktur. Mekke fethini müteakip Rasulullah (s.a.v.) bazı harb suçluları ve hainler dışında kalan düşmanlarını affetmiştir.
    i) Kesin bir meşru müdafaa söz konusu olmadıkça akrabayı öldürmek. Akraba düşman saflarında olsa dahi öldürülmez.
    j) Çiftçi, tacir, esnaf, işadamı gibi fiilen harbe iştirak etmemiş, savaş ile ilgili olmayan kimseleri öldürmek.
    k) Harb esirlerini rehine almak, kalkan yapmak, onların arkasında düşmana doğru ilerlemek.
    l) Bazı islam hukukçularının açık ifadelerine göre zehirli ok kullanmak.
    (Buhari, Cihad, 150 vd.; el-Benna, el-Fethu'r-Rabbânî (Tertibu-Müsnedi-Ahmed), C. XIV, s. 61 vd.; diğer kaynaklar için bak. Muhammed Hamidullah, islam'da Devlet idaresi, (trc. Kemal Kuşçu), istanbul, 1963, s. 166 vd. )
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük