bu son derece s.kik ve bir o kadar da boynu bükük bir duygu durumudur. önce fakülte yıllarında başlar aslında. hep yaşadığın şehirden çıkıp başka bir şehire yerleştiğinde oraya ait hissetmezsin kendini. o yeni eve ait hissetmezsin. hep öyle bir poponun ucunda oturuyormuş da bir an önce kalkıverecekmiş gibi bir his.
sonra memlekete geri dönersin. lan bıraktığın sokaklar bu sokaklar mıydı? biraz daha mı farklı görünüyordu ne? ama diğer şehirdeyken -hani o ait olmadığın yeni şehir var ya- oradayken işte; sanki geri dönünce her şey tam yerine oturacakmış gibi geliyordu ya. noldu? yalan oldu. yani eski şehire de ait hissedemiyorsun kendini artık. eski eve. ailenle oturduğun ev önceden olduğu gibi senin evin ya da senin ait olduğun yer değil. gavurların 'hause' ve 'home' dedikleri zıkkım. yani bina aynı bina ama her yer 'ev' olmuyor ya aslında.
ne eski şehir ve eski eve aitsin artık
ne de yeni şehir ve yeni eve aitsin.
öyle aitsiz, ortada bir durum. buruk bir şey biraz. hüzünlü bir şey. her şey emanet duruyor gibi sanki.
bu ne zamana kadar devam ediyor bilemiyorum. ama sanırım 30 lu yaşlardan sonra yeni geçtiğiniz yeri bir şekilde içselleştiriyoruz.