kamber ateş nasılsın

entry18 galeri
    5.
  1. Ülkemizde kamber ateş nasılsın? olayına çok benzer dramlar yaşanırken, bu dramların bir ucu yurtdışına uzanırken, birileri de bunlardan etkilenip oralarda şiirler yazmış meğerse. trajedi ortada olunca etkileşimler de çok benziyor. birisi düz yazıyla birisi şiirle dökmüş derdini, açmış içini ummana...

    "Kürtçe
    Susmak yerine
    Kürtçe Konuşmak..." (*)

    bir hapishane düşünün
    ki en güncel yapısı kentin
    bir görüş günü
    bir genç -elbette ki içerde
    bir ana -yaşlı, hem kendi hem gözleri

    ana oğul üç dakika bakıştı
    görüşme topu topu üç dakikaydı
    hiç konuşmadılar

    çünkü Kürtçe konuşmak yasak! tı

    çünkü sekiz milyondan ikisiydiler
    çünkü Kürt'tüler
    kimliklerine Kürt yazılması yasaktı

    ana oğul yalnızca bakıştı
    Türkçe bilmezdi ana
    anasının anası da bilmemişti hiç
    hep sustular sustular sustular
    üç dakika

    ana
    uzun yol yürümüş belli
    ta Selahaddin Eyyubi'den bu yana
    ala kara neçeğin elleri fırtınada yapraktı
    yüreğin savunmasıydı yüzündeki kırışlar
    anlayamıyordu

    ele geçirilirken nasılsa ölememiş
    oğul takım elbiseliydi ödünç
    özene bezene saklanmış yaraları
    ama nerde bir hoş bakan o gözler
    kırpışan kanlı bir çarşaf
    kötü budanmış kavak
    ağaçsız avlusunda hapishanenin

    konuşacak oldu ana
    Kürtçe
    Konuşmak
    Yasak!

    tam sorumlusu kimdi cehaletinin bilmiyor
    ama Kürtçe susmak istemiyordu
    bahtı karaydı
    ne gelmişse başına bu yüzden
    oğul Kürtçe susmuş dağa çıkmıştı
    Türkçe düşünmenin ceza gördüğü yerde
    bilmiyordu Kürtçe susmak böyle olurdu

    Kürtçe bedduası içine aktı ananın
    oğul sustu
    o sustu
    gözleri konuştu
    bir de yalın gözyaşları
    Kürtçe susmanın serbest olduğu ülkemde

    Süreniz doldu!

    iner gece bütün hüznüyle dünyaya
    Selahattin ranzayı dişler hırsından
    ağıt yakar ana toprak damın çırası
    ozan pay eder geceyi dibek taşında
    dur durak yok sabahlara uyanır güneş

    Vanlıyım iki gözüm ayrı değiştiremem
    kapalı kapılar Kürt'e yüzüm tırmık yarası
    çavuşun terhis kağıdı kan fotoğrafta
    teğmenin bir oğlu bir kızı yetim
    ekmek soğan var öksüz öğretmenin kalemi
    ölü ele geçirilmiş yüzü gözü belirsiz
    gerillanın ayağında spor ayakkabısı

    işte ağlıyorum Anadolu'ya ortanızdayım
    beni vurun birbirinizden önce
    ya da bir an düş molası verin oturun :

    yarın herkes için şenlensin fabrika duvarları
    toprak sulara kavuşsun gönül barajlarından
    birlikte ölünmesin birlikte yaşansın
    sürülmesin Fransa'ya Kürt Dili'nin kürsüsü
    tertemiz giyinsin Diyarbekir kalesinde son siyasi
    dilberinin gözlerini duysun anasının dilinden

    Erivan'dan bir türkü armağan
    Kürtçe çalsın Ankara, "Danışır Baki"
    sürgünden bir ses
    bir selam
    belki Amsterdam'dan

    gürültüyle
    kapanır demir kapı uyanır herkes düş molasından
    kan başlar akmaya

    uluslar tarihinin aynasıdır o üç dakikalık acı
    o tarih ki umutlarını mayın tarlasına ekmiş
    o tarih ki yeniden sürülmeye adaydır
    adaylar herkesin yanı başında

    unutmayın
    süremiz doldu!

    Amsterdam, Ekim 1986

    (*): Politik sürgünlük yıllarımda bir gazetede gördüğüm haber beni çok etkilemişti. Hapisteki oğlunu görmeye giden Kürt kökenli bir anne, Kürtçe'den başka bir dil bilmediğinden ve Kürtçe konuşmak da yasak olduğundan görüşme süresince oğluna bakıp ağlamıştı. işte beni ağlatan ve isyan ettiren bu duygunun bana o dönemde yazdırdıkları... Bazı şeyleri değiştirmekte, dönüştürmekte hala zorlandığımız bu günlerden bakınca o günler daha da trajik görünüyor. Kürtçe susmanın yolları: kimi dağa çıktı, kimi ağladı. Kürt değilim ama ben de şiir yazmıştım. Bu şiiri geçmişte bu nedenlerle acı çekmiş herkese adıyorum. i.Mısırlıoğlu 02/06/2006
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük