Bazıları da çıkmış Tahir Elçi'nin ölümü protesto edenlerin "Katil devlet" sloganını, "Aslında devlete değil, akp'ye söylüyorlar" diye eğip bükmeye çalışıyor. Evet hükümet ve devlet farklı şeylerdir ancak AKP döneminde bu ikisi arasındaki ayrım kapatıldı. AKP devletin tüm kurumlarında kadrolaşarak ve yanına geniş bir sivil toplumu(medya,stk,şirketler,cemaatler...) alarak devletin dilini ve yöntemini yeniden şekillendirdi. AKP devletleşmiş ve sonucunda devlet faşist-mezhepçi bir doğrultuya evrilmiştir. Bu sebeple devletin kutsanarak korunması(örn. polis,asker) akp'nin korunmasıdır aynı zamanda. Polis, yargı, asker, medya AKP'nindir artık. Gezi'de bizi öldüren polis, doğu'da kürdü öldüren asker akp'nin politakalarına uygun hareket etmektedir. Bu sebeple akp'nin gerçek manada geriletilmesi, akp'nin devletleşmiş bir iktidar olduğunun kavranmasıyla geçer. Örneğin en basit örneğiyle HDP'nin son seçimlerde parlementer düzlemde akp'yi gerileterek, akp'nin çöküşünü hazırlayacağını dillendiriyordu. Oysa artık AKP parlementonun üstünde bir organa dönüşmüştür. AKP'nin geriletilmesi tabandan hareketlerle, tüm gerici ve faşist uygulamalara karşın her alanda demokratik hak mücadelelerinin büyütülmesiyle olacaktır. Yani en basit anlamıyla sokak siyasetiyle akp geriletilebilir. Tüm bunları görmezden gelip, akp'nin devletleşmiş bir iktidar olduğunu kavramayıp halkın muhalefet etme potansiyelini sandık üzerinden geliştirmeye çalışmak akp'yi ciddi manada etkileyebilecek bir durum değildir. Kaldı ki 7 haziran seçimlerinden sonra akp iktidarı kaybetmiş olsa bile, devletin aygıtları akp'nin hizmetinden çalışarak bir kaos ortamı yaratarak akp'ye 1 kasım zaferini kazandırmıştır. Tüm bu yaşadıklarımızın nedeni bu kısır mantığın, siyaseti doğru analiz edememenin sonucudur.
Tahir Elçi'nin katledilmesini de işte bu tez üzerinden okumamız gerekmektedir. Tahir elçi'nin öldürülmesine giden süreci incelediğimizde medyada hedef göstermeyle, tutuklamalarla zaten Tahir elçi'nin hedef alındığı belirtilmişti. Tahir elçi'nin öldürülmesi olayı anlık bir olay değildir, bütünüyle bir süreçtir. Aynı zamanda akp karşısında etkili direniş gösteren tüm odakların bastırılması politikasının bir ürünüdür. tahir elçi'nin baro başkanı olarak aihm'e taşıdığı davaların sayısı bile akp'nin neden tahir elçi'yi hedef aldığının göstergesidir.
Tahir elçi'nin katledilmesi, can dündar ve erdem gül'ün tutuklanması olayı akp'nin 1 kasım itibari ile toplumda küçükte olsa varolan direnme iradelerinin yokedilmesi olayıdır. AKP açık faşizmle sürdürdüğü bu savaşı kendinden olmayan tüm kesimlere karşı en sert biçimde sürdürmekte gerekirse iç savaşı bile göze alabileceğini göstermektedir. Zira 7 haziran ve 1 kasım arasında yaşan düşük yoğunluklu iç savaşın 600 canımıza malolması bile akp'nin devlet aygıtlarını ve sivil aygıtları ne ölçüde kontrol altına alabildiğinin göstergesidir.
Eğer bizler tahir elçi'nin ve öncesinde katledilen tüm demokrasi şehitlerinin kanını yerde bırakmayacaksak, doğru bir politik hatta akp'ye karşı mücadele göstermeliyiz. bunun yolu birleşik bir sokak mücadelesinden geçmektedir.