istanbul

entry5963 galeri video29 ses1
    3404.
  1. Bazen bulundugunuz mekanı sürekli orada bulunmaktan ötürü güzellikleriyle göremeyebilirsiniz.
    Bugün bu büyük şehirde bu kalabalık semtin 7 katlı apartımanının 5.katından hiç sevmediğim geniş caddesine bakıyorum.
    Güneş daha batmaya başlamamıştı ama akşamüzeri yeni çökmüştü. Balkonun sağ tarafına vuran güneş tepeden gördüğüm ve ilerde hafif alçakta kalan büyük çayırın gözüme güzel görünmesini sağladı sanıyorum. Karşı binanın 3.katının balkonu sadece bizim apartmana bakan tarafını büyük bir panjurla kaplamıştı. Panjurun altına asılan beyaz çamışırların üzerine vuran güneş hüzmesi tam o nokta parlayıp göz kamaştırıcı bir hal alıyordu. Panjur bana Akçay'ın 3-4 katli yazlık apartmanlarıni hatırlattı.
    Etraf yine kalabalıktı. O çok özlediğimiz sukün buralara daha uğramamıştı ve bir daha uğrayacağınıda pek sanmıyordum. Sürekli kalabalıklaşan bu şehirde sukün en son 1950 lerde kalmıştır heralde. Bu yüzden hayalle gerçek arasında var olan o çok ince çizgiyi aşarak hayaller alemine dalma vaktinin geldiğinı düşünüyorum. Yoksa bu kalabalık bu gürültü başka türlü çekilebilir miydi?
    Yine çok sessiz ve sakin bir günün akşamüstüydü. Sadece kuş seslerinin uzaktan gelen dalga sesleriyle, arada bir kuvvetlenen rüzgarın birşeyi demir direğe çarptırarak çıkarttığı tak sesiyle buluştuğu bir akşamüstü. Labirent gibi kurulmuş iki katlı evlerin kesiştiği sokaklarda çok fazla insan yürümezdi. Araba mi? Günde 1 yada 2 tane geçerse bile bana çok gelirdi.
    Sanıyorum gürültünün fazlalığı yaşam biçiminin zorluğu ve metropolitize olmasıyla doğru orantılıydı.
    Tatilcilerin değil belki ama yöre insanının yaptıkları işleri görseniz. Ahırdan süt sağmaya giderken, tavuklara yem atılırdı. Ee tarla sabah gün doğmadan sulanır mahsüller toplanırdı... Şiveleri de öyle tatlı olurdu ki sanki hayatta dertleri ve gayeleri olmayan mutlu insanlarmış gibi görürdüm onları. Sırf hızlı hızlı konuşuyorlar ve kelime sonlarını söylemeden cümlelerini tamamlıyorlar diye.
    Dünya çok büyük ama hayatlar küçük be. Tarlada, bağda, bahçede geçen hayatlar var. Birde burda egzozundan arabasının sesinden balkonda bile oturulamayan sokakta en az 4 kisiye çarpmadan karşıdan karşıya geçemediğiniz zaten eve baş ağrısıyla döndüğünüz harika güzel şehirler var. Evet gerçekten şehirler bir harika. istanbula bakın. Ben hayatımda böyle tarihi dokuya sahip olan bir yandan da modernizmi içinde yenilenen bu kadar şeyi bir kucaklayan başka bir şehir bilmiyorum. Ama burayı kötüleştiren, köleleştiren ve köreltenler biz insanlarız. insanlar bu şehrin ağzına sıçmışlar.
    Daha az önce restarasyonlardan sonra bozulan mimarilerle ilgili bir haber okudum. En az 15 bina vardı ve bunlarında şehrin göbeğindeki o harika tarihi yapıya sahip olan müthiş yerlerin içinden çıkması beni kahrediyor.
    Bu şehir ne zaman biter bilmiyorum. Biz insanoğlu burayıda tüketmeye and içmiş gibi son hızla devam ediyoruz ama şehir bizi hala kucaklıyor. Şehir doğayla beraber bize yüz çevirmeye başlayacak ve asıl ihanetin intikamını alacağı doğru zamanı bekliyor. Belki benim torunlarıma kadar sürer bu saltanat belki de daha kısa...
    Sanırım büyük avm ler ve plazalarla dolu bu şehir herşeyi içine çekip yutmadan önce önümüzde bir kaç ömürlük zaman daha var...
    0 ...