kimisinin, konuyla ilgili gerçekleri ifade etmemize, "denk sure" talebinin mantıklı bir talep olmadığını sebepleriyle ortaya koymamıza rağmen, inatla kuran'daki surelere "denk" sureler talep etmesine vesile olan mevzudur.
madem öyle işte kuran'daki surelere "denk" bir sure:
"bu atman benim kalbinin derinliklerindedir ve bir pirinç veya arpa tanesi ya da hardal çekirdeği kadar küçüktür... kalbimin derinliklerindeki bu atman dünyadan, gökyüzünden, göklerden ve bütün dünyalardan daha büyüktür. bütün hareketler, istekler, korkular, tatlar ondadır, kendi içini kapsayan her şeyi tutan odur; o konuşmaz, hiçbir şeyi dert etmez; bu kalbimin derinliklerindeki atman, brahman’dır. bu yaşamdan ayrıldığım zaman onunla birleşeceğim." - Çandogya Upanişad
evet, efendim... bu surelerin kuran'daki surelere değil denk, onlardan üstün olduğunu iddia ediyorum. şimdi ne olacak? kim, neye göre karar verecek kimin haklı olduğuna?
üstelik tasavvufçular da benim gibi düşünmüş olmalı ki bu surelerde belirtilen görüşleri bir güzel islam'a monte ettiler!.. tasavvufun kökeni vedalardır.
"dengini getirme" talebinin mantıksız olduğunu anlatmak için daha ne yapayım?