aile

entry299 galeri
    163.
  1. bazen apartmandan içeri girerim.
    mevsim kıştır, havalar soğuk...
    üzerimdeki kalın giysilere rağmen iyice büzüşmüş bir haldeyimdir.

    --spoiler--
    soğuk ürperticidir zira, sızacak bir boşluk bulur kendine...
    --spoiler--

    kapıdan içeri girdiğim gibi bir koku alır burnum.
    kış aylarında şehri kuşatan ucuz kömür kokusundan farklı bir koku...
    naif, yakıcı olmayan türden...

    içimdeki kasvet erimeye başlar o an;
    dudaklarım kıpırdanmaya,
    montumu, cep kısımlarından sıkıca kavrayan ellerim gevşemeye başlar...
    ve solurum, deriiin derin ve tekrar tekrar...

    ev kokusudur bu, aile kokusu...
    hamarat ellerden, sevgi yüklü ellerden yükselir bu koku; onların eseridir.
    kah lezzetli bir yemek kokusudur bu; kah yemek, parfüm, sabun, insan karışımı tatlı ev kokusudur bu...

    burnuma dolan kokulardan bir senaryo oluşturmaya çalışır zihnim...
    bu koku olsa olsa şu yemeğe aittir ve masada sıcacık bir çorba ve pilav da vardır; kokulardaki parfüm oranı da yüksekse muhtemelen misafirler uğramıştır binadaki evlerden birine... evet evet, kapı önünde muntazam dizilmiş ayakkabıların da işaret ettiği gibi çocuklu bir çekirdek aile misafir olmaya gelmiştir... ayakkabılar kapıda olduğuna göre evde portmanto yoktur ya da ancak ailenin ihtiyaçlarını karşılayacak büyüklüktedir. belki bir ihtimal, misafirler evden ayrılmak üzeredir...
    saatime bakarım; ihtimallerin olabilirliği hakkında daha net varsayımlara ulaşmaya çalışırım

    ve devam ederim, annemi düşünerek...
    çeşitlerinin bolluğundan değil de lezzetinin çokluğundan dolayı mükellef olan sofralarını hatırlarım.
    sadece çorbasıyla nasıl da doyduğumu, çorbasının nasıl da bedenime ve ruhuma iyi geldiğini...
    acaba şimdi yine o her zamanki şevk ve aşkıyla sofrasını kurup kurmadığını...
    yaşadıkları kasabaya karanlığın çöküp çökmediğini...

    deriiiin derin ve tekrar tekrar soluyarak ve düşleyerek evimin kapısına kadar ulaştığımda, ellerim istemsiz gider cebimdeki anahtara...
    bezginlik ve alışkanlıkla çeviririm, anahtarı kilit yuvasında...
    açılan kapının ardına bakmayı ertelemek istercesine, içeri bakmadan önce ayakkabılarımın bağcıklarıyla uğraşır, apartmana dolan aile kokusunu derin derin solumaya devam ederim.

    içerisi karanlık, içerisi yalnızlık kasveti...
    tek ışık, tek ses yok yuvamda...
    botlarımı içeri alır mutfağa geçerim.
    yalnızlık günlerinde tükettiğim sigara kokularının iyiden iyiye mutfağa sindiğini, o lezzetli kokuları mutfaktan söküp attığını düşünürüm.
    kardeşime alınmış, fakat bende kalmış balıkların yemini verip, kettle a su bırakırım.
    sabah kahvaltısıyla ayakta olduğum halde, birşeyler hazırlamak gelmez içimden.

    tek kişilik bir çay, yanına birkaç atıştırmalık...
    bir ya da birkaç film...
    ve yastığımda pusuya yatmış beni bekleyen heyulalar, hafakanlar...

    --spoiler--
    gecenin kör çukur demleri...
    --spoiler--

    tüm ışıkları söndürür,
    güzel şeyler düşünür,
    güzel insanlara günün son selamını yollayarak hazırlıklarımı tamamlarım...

    henüz ilkokula yeni başladığım temiz çocukluk gecelerinde, babamın çocuksu korkularıma karşı bana bir kalkan olması için ezberlettiği duamı da okuyup,
    öylece atlarım pusuya; gönüllü, korkusuz ve bezgin...
    2 ...