çerkezin kahvesi

entry8 galeri
    2.
  1. biz, büyüklerimizden öğrendik çerkezin kahvesini. en eski yeri olan matbaacılar sokağının girişindeki üç adamın zor sığacağı yerin önündeki boyumuz kadar taburelere oturup ilk limonatalarımızı yudumladık. sağımdaki muhtemelen farabi'den, solumdaki ise muhtemelen karakoç'tan bahsediyordu. yaşıtlarımız atari salonlarındaydı, biz limonata yudumluyorduk.

    tek başımıza gitmeye başladığımızda yeni yerine taşınmıştı çerkezin kahvesi. eski yerinin bir alt sokağına paşa camii'nin hemen arkasına...

    oturum düzeni açısından birbirini tanımayan insanların beraber oturmasını sağlardı yeni yerindeki eski şekli. evet, sonradan şekli de değişti.

    çok renkli simalar geldi geçti çerkezin kahvesinden. akıllısından delisine, simitçisinden profesörüne kadar.

    ramazanda sahura kadar uzanan sohbetler, sivas beyefendileri, memleket meseleleri... ille de kendi biten köpüğü asla bitmeyen türk kahvesi...

    biz ki orada öğrendik büyüklerimizi dinlemeyi. ben susayım, ayvazoğlu ağabeyim tanımı yapsın:

    Çerkez'in Kahvede Bir Kış Gecesi

    Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
    Zehir zemberek bir zemheri
    ipini koparmış itler gibi
    Saldırır açık kalmış kapılardan
    Patır patır dökülür donuk yıldızlar
    Ay gök sofrasında bir tabak buz

    Ortada nar gibi kızarmış ördek soba
    Çerkes emmi'den evvela
    Sıcacık bir "buyrunuz"
    Çaylar mı? tavşan kanı, şâhâne
    Çerkes'in bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Ha tepede sallanan kırk mumluk ampul
    Ha duvarda isli bir gaz lambası
    Farkedilmez sedirin yağlıkara muşambası
    Masanın bacakları çarpıksa ne gam
    Varsın endam aynaları
    Çevirsin suratları cin çarpmışa
    Çerkes emmi çıkarıp gümüş tabakayı
    Kalın bir cigara sarsın yeter

    Tütün değil tütün altın mübarek
    Cigara cigara değil yaprak sarması
    Ve okkalı bir fincan orta kahve
    Yahut tavşan kanı çay ooh keyf kekâ
    Koy o parayı cebine be hey divâne
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Ah o kırmızı kuşaklı bardaklar
    Kuşaklarda 'hoşgeldiniz'
    Ocakta sıra sıra çaydanlıklar
    Kimi çin işidir kimi capon
    Çerkes zevk sahibi patron
    Dilli mi dilli
    Dizi dizi nargileler
    Marpuçları allı yeşilli
    Ve yukarda gülümseyen adnan menderes
    "Kahpe felek sana nettim neyledim"
    Uan recep yenir miydi bu nane
    Çerkes'in bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Yatsıyı kıldı mı damlarlar birer birer
    ince kar kuşanmış eski adamlar
    Evvela buzlu selamlar
    Çözülür aynalarda 'aleykümselam'
    Halhatır sorulur hoşbeş edilir
    Derken lakırdılar dumanaltı
    Aşık Hulusi'yi gördü ya aşık helâli
    Bir acayiptir hâli
    Haydi helâli dokun sazın tellerine
    Gidelim yâr illerine
    Suspus olmuş helâli
    Gözleri duvardaki levhada
    "Ah minel aşkı ve hâlâtihî"

    Ve pattadak düşer iri yarı bir nükte
    Geçer hulusi'nin eline helâlinin yuları
    Sinsi sinsi güler bir hin oğlu hin
    Kahkahalar yükselirken, köşesinde
    Keyif tazeleyen müslüm efendinin
    Arada kaynar nargile fokurtuları

    Gitgide koyulaşır muhabbet
    Çerkesin üstüste çaylarıyla
    Ve sonra mapusane gediklisi
    Üç beş adam doğramış
    Kasabın oğlu bıçakkesmez hulusi
    Aşık Hulusi
    Ayaklarında yumurta topuk kundura
    Kalın kara bıyıklarını bura bura
    Bir köroğlu tutturur tane tane
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Hulusi, canın çıksın e mi
    Sen köroğlu kırat dedin
    Bitti tepemizde bu kör beygir
    Aklına turp sıktığı şaban ağa
    Dilinde çoktan eskittiğ yeni küfürler
    Yüklenir kapıya körkütük sarhoş
    Ört kapıyı lan godoş
    Burası meyhane mi
    Rakı şarap ne gezer burası kıraathane
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Açar bayramlık ağzını şaban ağa
    Sessizlik yalın kılıç dolaşır
    Aynalar ayna değil iri birer kulak
    Müslüm efendi ya sabır çeker
    Kaşgöz oynatır çerkes emmi
    Acans geldi sami
    Çek radyonon kulağını

    Bir köşede sami elinde kör kerpeten
    Hababam tepeler kelle şekerleri
    Nerde o eski tiryakiler
    Kıtlama çay içen mi kalmış tek tük
    Gönül ahbab ister kahve bahane
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
    Zehir zemberek bir zemheri
    ipini koparmış itler gibi
    Saldırır açık kalmış kapılardan

    Beşir Ayvazoğlu

    sivas'a her gittiğimde, valizlerimle ilk olarak gittiğim yerdir. annem anlar önce çerkeze (çerkesin kahvesi) gittiğimi. şakayla karışık bir sitem dilinde:

    -eşek sıpası, çerkez mi doğurdu seni?
    2 ...