kadınlarını geçtim, her köşe başında olanlarını geçtim, hatta kimi işlek köşelerde gruplar halinde organize bir şekilde dilenmelerini de geçtim...
şu kucağına cansız yatan bebeklerden alıp, pehlivan gibi bedeninden ve genç yaşından utanmayıp, sıkılmayıp dilenen erkeklerine ne demeli bilmiyorum.
adam taşı sıksa suyunu çıkartır, o denli kalıbı var.
lakin o güçlü yüzüne hiç ama hiç oturmayan acındırma ifadesi ile el uzatmaktan haya etmez, rabbinden utanmaz!!!
ve öfkeden deliye çevirir...
hiç mi sıkılmazsın be adam...
nasıl yedirirsin bunu kendine...
bir bilsen;
nasıl da nahoş bir haldir şu sendeki...
kalk, silkelen; onursuzluğuna alet ettiğin kucağındaki çocuğu da kullanmaktan vazgeç artık.
emin ol, o bedeninle en işsiz şehirde dahi yapacağın düzinelerce iş vardır bu memlekette.
bizim insanımız pek namuslu değildir...
emeğini sömürebilirler, alın terini yerde bırakabilirler; lakin muhakkak ama muhakkak tutunacağın bir dalın olur, temiz bir insana ulaşabilirsin!!!
ne çocuklar gördük, gencecik...
pırıl pırıl...
kalıpları çeyreğin etmez...
bir zanaatkarın, bir esnafın himayesinde temiz temiz çalışıp iaşelerini temin ederler...
ailelerini geçindirirler...