linkindeki şarkı eşliğinde okunması çocukların kemik gelişimi, yetişkinlerin western eğitimi ve yaşlıların kabızlığına iyi gelecektir. önemle duyurulur...
-----------------------
il buono il brutto il cattivo 1, bu 2 dir!
giriş sahnesindeki sessizlik ve hareketin küçük ayrıntılarında saklanan gizli karizmasıyla daha ilk dakikasından nasıl bir film olacağı hakkında western tarzını severlere tüyolar veren filmdir. su deposunun altında bekleyen adamın şapkasının üstüne cip cip damlayan suları içmesi mi? kafasına konup duran sineğe sinir olup onu silah namlusu içine hapseden adamın silahı sallayarak sinekten ses çıkarması mı? yoksa diğer psikopatın tüm kemiklerini kırarcasına kıtır kıtır kıtlattığı eli mi? karizma dolu... seç seçebilirsen...
trenden inen Charles Bronson ise insanda ''bu da nesi lan?'' dedirten mızıka resitali ile sağlam bir giriş yapmakta. karşısına aldığı 3 adamla girdiği o sağlam diyalog ise unutulmaz!
gülen o kötü adam suratları bir anda mor olur ve ardından zımba!!! grav grav grav!
giriş böyle yapılır dedirttir geçer gider...
Claudia Cardinale çıkar daha sonraki sahnede. güzellik abidesi bu kadın nereden gelmiştir, neden bizim zamanımızda bu halinde değildir kahredilir. film boyunca takındığı asi tavır ise ayrı bir çekicilik katar ona. frank'la yatarak yamuk yapar ama olsun yine affetmemek elde değildir... vahşi güzelimiz o bizim!
Frank, yani Henry Fonda ise klasik mavi gözlü, pislik tipli, yamuk ağızlı, içten pazarlıklı ve daha görüldüğü ilk sahnede ''geber lan şerefsiz'' dedirtebilen cinsten bir kötü adamdır. gariban morton, kemik tübekulozu ile uğraşırken bu da onun işlerini yürütmektedir ama artık bir ayak işlerine bakmaktan da sıkılmıştır. büyük düşünmeyi öğrenecektir zamanla. acıması yoktur! zaten o çocuğu vurduğunda cibiliiyetine gereken küfürler edilmiştir...
Cheyenne, yani Jason Robards ise delikanlı bir suçludur. karıya kıza sarkıntılık yapmaz, suç dünyasının asi çocuğudur. yakalanır, kaçar! kaçar, yakalanır ama hep oralardadır. morton'a mr.çuf çuf demesiyle de adamı yere yapıştırır...
morton desen deniz hayaliyle yanıp tutuşan bir garip adam. yürümeye dermanı yok, kefene para basacak sanki uğraşıp durmakta ne için anlamak zor. sanki frank paralı yesin diye uğraşmakta. okyanus hayali ile yanmakta fakat içmeye su bulamamakta... filmin sonuna doğru girdiği risk ise ölümünü hazırlamakta... garip adam, öleceği belli karakter...
western tarzı filmlerin bir vazgeçilmezidir ''uzaklardan gelen yabancı''. işte burada mızıkası ile zırt bırt ortaya çıkan, geleni geçeni zımbalayan bu adam charles bronson insana film boyunca o mızıkadan ne çıkacak diye sordurtmayı başarır! frank'i de meraktan ortadan ikiye çatlatır. mızıkanın gizemi çözüldüğünde ise hemen bir mızıka bulup, sırtına da adamın birini alarak zorlu nefes alıp o müzik gerçekten çıkıyor mu denemek gelir... mızıka bulamadım, deneyemedim! ama bulursam deneyeceğim...
imdb top 250 listesinde 19.sırada bulunan film arşivde bulunması ve ölmeden önce en azından bir kere izlenmesi gereken bir filmdir. western severler izlemezse yanılır, üzülür...