evet efendim. günümüzde, entelektüellik, donanımlılık yahut zekilik doğrudan doğruya kitap okumakla eşdeğer hale gelmiş. bakınız dostlar, kitap okumak bu kadar mühim bir şey değil. amacı unutup araca takılmışsınız. daha doğrusu sizleri tenzih ediyorum, zaten okumayı seven adamlar değilsiniz. * demek istediğim şu, bir düşünün, ilk çağ feylesoflarını, büyük komutanları, tarihte yer edinmiş illegal liderleri. hiçbiri öyle yağmur vuran camın arkasında neskafe sigara ve kitap keyfi yapan, gününün onlarca saatini okumaya adayan adamlar değiller. hatta daha net konuşacak olursak, felsefi akımların öncüsü ve yol göstericisi sayılabilecek bir başlangıç yapmış olan sokratın kitap okuduğunu ya da sahife peşinde koştuğunu hiç sanmıyorum. atom kavramını bulan ve bu kavramı temel edinen demokritos'un bilim teknik dergisi basma peşinde olduğunu da sanmıyorum. bu adamların savunduğu tek şey vardı. mantık
mantık herkeste vardır, kimisi kullanır, kimisi kullanmaz. kimisi heveslerinin peşinden gider, önündekiyle avunur, yetinir ve arkasına bakma ihtiyacı duymaz bile. merak her şeyin başıdır. merakının peşinden gidip, mantığını kullanırsan gerekeni yapıyorsun demektir. detaylara o kadar takılmışız ki gerçeği unutmuşuz.
hiçbirimiz, 24 saatlik bir günde kafamızı kaldırıp da slowmotion film karesi edasıyla şöyle bir düşünerek etrafımıza bakmıyoruz. oysa görülecek, analiz edilecek, düşünülecek ve farkedilecek o kadar çok şey var ki. ama sürekli koşturuyoruz.
konuya dönecek olursak, okumak düşünceyi geliştirme yollarından birisidir ve belki evet en keskinidir. ancak sadece araçtır. okumak, öğrenmek yolunda elimizdeki en kolay yoldur. evet. ancak yineliyorum, sadece araçtır. okuyoruz, okuyoruz, okuyoruz... ama düşünmüyoruz.
tüm bunların yanısıra, aşk romanları okuyan, elif şafak bağımlısı sıtarbaks müptelası ombre güzellerinden bahsetmiyorum dahi.