yemekleri güzeldir. insanı genel olarak orospu çocuğu değildir. tipimden dolayı çok yargılanacağımı zannediyordum giderken, (kıçımı geçen uzun saçlar [şimdi sırtımın ortasına çekmiş olsam da o zaman öyleydi], küpe) ama kimse yargılamadı, laf atmadı, negatif yaklaşmadı. Sadece merakla bakanlar oldu sıklıkla.
tabii ki bir metropol değil, akşam saat 9-10'dan sonra oturacak yer bulmak imkansıza yakın.
şehirleşme açısından pek rezalet değildi. Trafik yok. Çarpık kentleşmeye fazla rastlamadım. Ancak varoşlarını da gezmedim, o yüzden bu konuda iddialı konuşmuyorum.
Belediyeleri ben ordayken fena değildi. Kaldığım süre boyunca ne bir sivrisinek, ne de başıboş bir sokak hayvanı ile karşılaştım.
Ancak hijyen konusunda biyolojik silah gibiler. Yaz kış çamur içinde sandaletle gezen adamı ben ilk defa burda gördüm. Asansöre binince kokudan midenizin kalktığı anlar oluyor.
ayrıca yeşile alışmış, 26 sene istanbul'da büyümüş, o kadar betonun içinde bile sıkıldığında yeşil bulabilen biri olarak ağaçsızlığı çok yadırgadım.
istanbul'da istediğiniz zaman moda ya da caddebostan sahile inebiliyorsunuz.
Antep'de bir tane ağaçlı sokak görürseniz bayram ediyorsunuz.
Her yer kum sarısı gibi sanki.
Ha bir de şehir hakkında söyleyeceğim son şey, hayatımda ilk defa bina iskelelerinin tahtadan olduğunu gördüm burada, ve şaşırdım.