ARAF 180.Ve en güzel isimler Allah’ındır. Öyleyse O’nu onlarla çağırın. O’nun isimlerinde eğriliğe sapanları da terk edin. Onlar yapmakta olduklarının karşılığını yakında görecekler.
“En güzel isimler” ifadesi, bu ayetten başka isra/110, Ta Ha/8 ve Haşr/24’de olmak üzere Kur’an’da üç yerde daha geçmektedir.
Herhangi bir dilde varlıkları belirtmek üzere bazı anlamsız sözcükler de isim olarak kullanılsa bile, genellikle isimler birer anlamı olan sözcüklerdir. isimlerin “güzel isim” veya “çok güzel isim” olması, anlamlarının “güzel” veya “çok güzel” olmasına bağlıdır. Dillerin gereği olarak Rabbimizin de kendisini belirttiği, kimliğini niteleyen isimleri ve sıfatları vardır. Ancak bu isimler sıradan sözcükler değil, Rabbimize yakışan “çok güzel”, “en güzel” anlamlı sözcüklerdir.
Kur’an’da Rabbimiz kendini birçok farklı isim ve sıfatla anmıştır. incelendiğinde bunların bir kısmının zatına ait, diğer bir kısmının da yarattıkları ile ilişkilerini niteleyen isim ve sıfatlar olduğu görülür.
“En güzel isimler” ifadesinin yer aldığı cümleler, yapı itibariyle “Kasr” ifade etmektedirler. Yani bu ifade cümleye “en güzel isimler sadece Allah içindir” şeklinde bir vurgu kazandırmaktadır. Bu vurgu, kullara ait olan isimlerin “en güzel” derecesine ulaşmadığını ve ulaşamayacağını ifade eder. Dolayısıyla yaratılmışlar için “en güzel isimler” değil, ancak “güzel isimler” söz konusu olabilir. Meselâ, insanlar “bilen” olabilirler ama “en iyi bilen” sadece Allah’tır. Bu sebeple Allah’a ait tüm isim ve sıfatlar mübalâğa kalıplarıyla; “en iyi bilen”, “her şeyi en iyi bilen” örneklerinde olduğu gibi ifade edilmiştir.
Allah’ın isim ve sıfatları ile ilgili olarak geçmişte ve günümüzde birçok çalışma yapılmıştır. Bu konu geçmiş dönemlerde birçok inanç ekolünün de ortaya çıkma nedenidir. Söz konusu ekollerin Akaid [Kelam] ile ilgili klasik eserlerden tetkik edilmesi mümkündür.
ALLAH’IN ÇOKÇA ANILAN ESMA-i HÜSNÂ’SI [EN GÜZEL iSiMLERi]
Adl: Çok adaletli, mutlak adil.
Afüvv: Affeden, bağışlayan.
Ahir: Varlığının sonu olmayan.
Alim: Her şeyi çok iyi bilen, hakkıyla bilen.
Aliyy: Çok yüce, yüceltici.
Allah: O’nun zat ve özel ismidir. Diğer isimler fiilleri, sıfatları ve tecellileri ile ilgilidir.
Azim: Çok ulu, sonsuz büyük.
Aziz: Üstün, kuvvetli, güçlü, şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan, galip olan.
Bâ’is: Öldükten sonra dirilten.
Baki: Varlığının sonu olmayan.
Bâri: Yaratan, kusursuzca var eden.
Basîr: Her şeyi gören, çok iyi gören.
Bâsit: Ruhları bedenlere yerleştiren, genişleten, açan ve bolluk veren.
Bâtın: Gizli, her şeyde gizli, O’ndan gizli bir şey olmayan.
Bedi: Örneksiz yaratan.
Berr: Kullarına şefkatli olan, iyilik yapan.
Cebbar: Dilediğini zorla yaptıran, ulaşılmaz, azametli, ihtiyaçları gideren, işleri düzelten, derman veren.
Celil: Ululuk, azamet ve büyüklük sahibi, emir ve yasak koyma hakkına sahip.
Darr: Dilediğine belâ verici, zarar verici, O’nun takdiri olmadan kimseye zarar verilemeyen.
Evvel: Varlığının başı olmayan.
Fettâh: Hayır kapılarını açan, hüküm veren.
Gaffar: Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan.
Gani: Çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan.
Ğafur: Kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır.
Habir: Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar.
Hakem: Hükmedici, bilgisi ve adaletiyle nihai hükmü veren.
Hakim: Hikmet ve hüküm sahibi, yerli yerine koyan.
Hakk: Hak ve hakikatin kendisi, gerçeklerin gerçeği.
Hâlik: Yaratıcı.
Halim: Yumuşak davranan.
Hamid: Hamd edilen, övülen, övgüye lâyık bulunan, öven.
Hasib: Hesap görücü, her şeyi saymışçasına bilen, hesaba çeken.
Hayy: Her zaman diri.
Kabid: Ruhları kabzeden, sıkan, daraltan, rızkı belli ölçülerde veren.
Kâdir: istediğini istediği gibi yapamaya gücü yeten.
Kahhâr: isyankarları kahreden, hiçbir şekilde mağlûp edilemeyen, üstün gelinemeyen.
Kavi: Her şeye gücü yeten, kudretli olan.
Kayyûm: Her şeyi ayakta tutan, koruyan, diri ve bütün kâinatın idaresini bizzat yürüten, hiçbir şeyin gizli kalmadığı.
Kebir: Mutlak büyük.
Kerim: Çok cömert, istemeden veren, vesilesiz ihsan eden.
Kuddûs: Her türlü kötülük ve eksiklikten uzak, temiz, kutsal, yüce ve saygın olan.
Lâtif: Lütfedici, gizliyi bilen.
Mâcid: Şanı yüce, ulu ve cömert.
Malikü’l-Mülk: Mülkün ebedî sahibi.
Mâni: Dilediğini engelleyen.
Mecid: Şanı büyük ve yüksek, ikramı çok, yüce.
Melik: Her şeyin hâkimi, bütün kâinatın hükümdarı.
Metin: Çok sağlam, kuvvetli.
Muaahhir: istediğini sona erteleyici, yüksek mertebelerden indirilen.
Muğni: Dilediğini zengin eden.
Muhsi: Her şeyin sayısını bilen.
Muhyi: Hayat veren, dirilten.
Muid: Öldükten sonra tekrar dirilten.
Muiz: izzet veren, yükselten.
Mukaddim: istediğini öne alıcı, dilediğinin mertebesini yükselten.
Mukît: Bütün canlıların gıdasını veren.
Muksit: Adalet gösterici, adaletin gerçek sahibi, hükmünde adil.
Muktedir: Kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden, mutlak güç sahibi.
Musavvir: Tasvir eden, her şeye şekil ve suret veren.
Mübdiü: Maddesiz ve örneksiz yaratıcı, yoktan yaratıp var eden.
Mücîb: Duaları kabul eden.
Müheymin: Gözetici ve koruyucu olan, doğrulayıcı ve güvenilir.
Mü’min: Güven veren
Mümit: Öldüren, ölümü yaratan.
Müntekim: intikam alan (ceza vererek adaleti sağlayan).
Müte’ali: Pek yüce, yüceler yücesi, aklın alabileceği her şeyden pek yüce.
Mütekebbir: Büyüklük ve ululukta tek olan, her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren.
Müzill: Alçaltan, zillet veren, hor ve hakir eden.
Nafi: istediğine fayda sağlayan, O’nun takdiri olmadan kimseye yarar verilemeyen.
Nur: Âlemleri nurlandıran, aydınlatan.
Râfi: Dereceleri yükseltici, rızkı yükseltici.
Rahîm: Acıyıcı.
Rahman: Yarattığı bütün canlılara nimet veren.
Rakîb: Bakıp gözeten ve kendisinden hiçbir şey gizlenemeyen.
Rauf: Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayan.
Reşid: Doğru yolu gösteren.
Rezzak: Rızk ihsan edici, tekrar tekrar, bol bol rızk veren.
Sabur: Çok sabırlı, sabreden, cezayı erteleyen.
Samed: Hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şey kendisine muhtaç olan.
Selâm: Bütün ayıplardan arınmış. Selâm sahibi‚ yani her çeşit ayıptan selâmette‚ her türlü afetten beri.
Semi: işitici.
Şehid: Her şeye şahit olan, O’ndan saklı olmayan.
Şekûr: Kullukları kabul edici, az amele çok sevap veren, şükrü kabul edip çok ihsan eden, şükredilen.
Tevvab: Tövbeleri çokça kabul eden, çok tövbe fırsatı veren.
Vâcid: istediğini istediği an bulan, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan.
Vahid: Tek ve eşsiz. Zatında, isimlerinde, sıfatlarında, işlerinde ve hükümlerinde, asla ortağı veya benzeri, dengi bulunmayan.
Vali: Yardım eden, destek veren, veliyy, dost, işleri düzenleyen, yöneten ve idare eden.
Vâris: Bütün servetlerin gerçek sahibi.
Vâsi: ilmi ve rahmeti geniş ve sınırsız, geniş olan.
Vedûd: Seven, bütün mahlûkatın hayrını isteyen, onlara ihsan eden.
Vehhab: Karşılıksız veren, sonu gelmeyen bağışların sahibi.
Vekil: Her şeye vekil.
Veliyy: Yol gösteren, yardım eden, koruyan yakın.
Zahir: Görünen, varlığı aşikâr olan.
Zü’l-Celali ve’l -ikram: Ululuk ve ikram sahibi.
Bu isim ve sıfatlardan tamlama yapmak suretiyle Rabbimizin her bir eylemini mübalâğa kalıplarıyla “en güzel isimler” hâline getirmek de mümkündür. Meselâ; “Rabbü’l-Âlemin [Âlemlerin Rabbi]”, “Maliki Yevmi’d-Dîn [Din Günü’nün Sahibi]”, “Allâmü’l-Guyûp [Gayıpları En iyi Bilen]”, “Settârü’l-Uyûp [Ayıpları Çokça Örten]”, “Gaffârü’z-Zünûp [Günahları Çok Bağışlayan]”, “Razzâku’l-Âlemîn [Âlemleri Çokça Besleyen]”, “Hayru’r-Râzikîn [Rızk Verenlerin En Hayırlısı]” gibi.