sokrates mutlak doğrunun ne olduğunu bilmediğini söyler. "idam edilmektense gidip galyada yaşasana" önerisi üzerine "şimdi ben ölüme gidiyorum, siz yaşamaya, hangimizin durumu daha iyi bunu yalnızca tanrı bilir" der.
kant ise aynı soruya "hmm, mantıklı" der ve çekip gider.
yani olaylar her zaman o ada örneğindeki gibi gelişmiyor. yargıçlar oylama yapar, halk tepki koyar durumlar değişir. o zaman ne yapacaksın? ödev ahlakı boşlukta asılı kalır, durumlar ve şartlar her zaman sabit değildir ve çoğu zaman tamamen sonlanana kadar gridir.
sokrates ahlakı (felsefesi) dava ve inanç açısından daha kuvvetli iken, kant ahlakı (felsefesi) daha nesneldir. gerçi yukarıda "kant idealizmi fazla kaçırmış" diyen de çıkmış halbuki tam tersi... idealist olan sokrates'tır.
insanlar "kendini bilmenin" sonuna vardığında ya sokrates kadar idealist olacaktır, yada sokrates kadar idealist olacaktır. başka bir seçenek yok! insan inandığı kadar onurludur, nesnel olduğu kadar korkak.