tanrı

entry1103 galeri video2 ses1
    707.
  1. ockham'lı william der ki: " en az varsayım yapan kişi doğruya en yakın olan kişidir. eğer çok fazla varsayıma sahipseniz gerçeğe asla ulaşamazsın. her zaman en az varsayım senin teorin olsun." der. ve teolojiye bakacak olursak varsayımlarla kaynıyor. ve müslümanların elinde "allah" diye bir "joker" var, her sıkıştıklarında bu maymuncuk anahtarıyla her kilidi açacaklarını düşünüyorlar.

    aynı şekilde karl popper der ki: " yanlışlanabilir olmayan hiçbir şeye inanamazsın." tanrı nasıl onaylanır ki ? tanrı bilimde hiçliğin, matematikte sıfırın karşılığıdır. tanrı sadece bir hipotezdir ve ebediyen öyle kalacaktır. tanrı görünmezdir, yoklukta öyle. tanrı tanımlanamaz , yoklukta öyle. ne yaparsanız yapın tanrı'nın her karşılığı ancak yokluğa denk düşecektir. hatta tanrı'yı var saysak bile onun varlığı yokluğundan pek farklı değildir.

    tanrı madde olarak yoktur, mana olarak vardır. varlık olarak yoktur, kavram olarak vardır. ruh olarak yoktur, simgesel olarak vardır. somut olarak yoktur, soyut olarak vardır. zat olarak yoktur, sıfat olarak vardır.

    tanrı, tasarımı olmayan bir tasarım, düşüncesi olmayan bir düşünce, varlığı olmayan bir varlık, cismi olmayan bir cisimdir. kısacası tanrı boş zihinlere kök salmış bir virüstür. tanrı bizim çocukluk hastalığımızdır.

    eğer tanrı'nın asli doğasını bilmiyorsak ( - ki bilmiyoruz ) o zaman onun yetkinliği ve mükemmelliği hakkında da bir fikir sahibi olamayız. o zaman tanrı'nın ezeli ve ebedi olduğunu da hiç bir vakit söyleyemeyiz. eğer söylersek o zaman maimonides'in dediği gibi tüm tanrı kavramı insana özdeş olacaktır. (nitekim muhammed'in tanrısı ancak böyle bir tanrı'dır.)

    şunu unutmamak gerekir ki, iki şey arasında hiç bir ortaklık olmadığı zaman biri ötekinin nedeni olamaz . bir şey başka bir şeyin nedeni olabilmesi için, bu iki şeyin arasında ortak bir şeyin olması gerekir. oysa tanrı ile bizim aramızda ortak hiçbir şey yok.

    peki düşüncenin kaynağı nedir ? fikirler nereden gelir ? bunlar bize tanrı'nın bir armağanı mıdır ? kant, sokrates, platon, leibniz, descartes, bergson gibi tipler bilginin doğuştan geldiğini söyleyip ortaya "a priori" gibi saçmalıklar atmışlardır. örneğin sokrates efendi ahlakın bize doğuştan geldiğini söyleyerek, yıllarca bu saçmalıkla milleti kandırmıştır.

    oysa 17.yy da büyük bilgin john locke bunun böyle olmadığını tüm dünya'ya kanıtladı. ve bu düşünüre göre insan zihni boş bir levha'dır ( yani tabula rasa'dır. ) ve ona göre insanlar dünya'ya geldiğinde hiç bir değerden haberdar olmadan gelip bunu maddeyle doldururlar. bu doğrudur ve tek gerçek yol budur. düşüncede bilgide doğa'nın bir parçasıdır, gökten inmiş değildir.

    şuraya dikkat ! örneğin ben bir elma görüyorum. bu elma benim zihnime yapışır. biri artık ne zaman elma dese, benim aklıma küçük, yuvarlak kırmızı yada yeşil bir meyve gelir. ama bunun gerçekliği "elma" kelimesinde değil, elma nesnesindedir. çünkü doğada prototipi vardır. onun varlığı ( duyu organlarımın sayesinde ) bende düşünceye dönüşür.

    ama bana birisi şöyle söylese " xxyy" bu bende hiçbir şey hissettirmez. zihnim çalışmaz. çünkü bunun doğada hiçbir karşılığı yok. doğada karşılığı olmayan şeyin zihin de bir karşılığı yok. zihin de bir karşılığı olmayan şeyin ise fikirde bir karşılığı yoktur.
    o zaman pratikte "xxyy" kelimesi ile "allah" kelimesi arasında bir fark yoktur. çünkü ikisininde doğada bir karşılığı olmadığı için, ikiside zihinlerde hiçbir anlam ifade etmez. bunlar sadece bizim kelimelere yüklediğimiz sanal anlamlardır.

    son olarak şunu söyleyebilirim ki, her şeyde bir niyet, bir maksat, bir tasarı yoktur. o kadar çok metafizik düşünçeye alışmışız ki, her türlü gevezelikleri yapıyoruz. hayat soyuttan somutta değil, somuttan soyuta dönüşür. başka bir değişle bizler hiçlikten varlığa değil, varlıktan hiçliğe doğru gidiyoruz. umarım bunu ölmeden önce anlarız.
    0 ...