türkiye sosyal, ekonomik, kültürel bir distopya ülkesi. hayır avrupa sevici değilim, hayır kapitalizme tapmıyorum, hayır boğaza karşı içkimi yudumlamıyorum. ama ülke'ye ait negatif yönleri irdeleme ihtiyacı duyuyorum. pozitif yönleri iyi hoş var eyvallah ama her daim güzelliklerden bahsedip gerçek sorunları görmezden gelerek bir vatansever olabileceğimi düşünmüyorum. aa ne kadar da insanlarımız merhametli, aa insanlarımız ne kadar duygusal, aa ekonomik olarak iyileşmeler söz konusu. tamam güzel çok hoş ama ben sürekli bunlardan bahsedersem ekonomik adaletsizlikten, güvenlik teröründen, tüm algı mekanizmalarından, mülteci sorunlarından kim bahsedecek peki? her daim iyi olanı, hoş olanı övüp yanlışlara sırt çevirince mi vatansever olacağım?
bir insanın sizi övdüğünü ve yaptıklarınızı takdir ettiğini düşünün, hayranlık dışında ne hissedersiniz? beni övüyor ve bir çıkarı söz konusu ya da aptal bir kendi benliğinin bireyliğinin farkına varamamış fanatik. birinin sizi yerdiğini düşünün nasıl hissedersiniz? ya benden gerçekten nefret ediyor ya da noksan bir tarafıma samimice parmak basıyor. milliyetçilerin anlamadığı şey her negatif çıkarımımızdan, ülkeden nefret eden amerika, avrupa aşığı burnundan kıl aldırmayan hatta vatan haini denebilecek insanlar diye düşünmesi. aslında öyle değil biz bu vatana ve tüm zenginliklerine aşığız, biz özgürlüklerin ve bireyin içerisinde ki tüm oluşumların sadece devlet mekanizması tarafından yönetilmesi bir çit içerisine alınmasına karşıyız. insan olarak, birikim olarak her doğan bebeğin hiçbir mekanizmaya yaranmadan akıl ile bilgi ile çağa ayak uydurarak ayakta durması gerektiğini savunuyoruz. insanların kendini sorgulayabilme, yönetebilme, eleştirebilme becerisi geliştikçe ülkenin daha güzel bir yer olacağını düşünüyoruz. bu noktada devlettin daraltıcı değil alan açıcı görevi üstlenmesi tek temennimiz. serzenişte de bulunmuyoruz haklı olma ihtiyacı sıradan insanlara özgüdür, bizler haksızlık olunca karşısında durup hak verilmez alınır düsturu ile hareket eden insanların varlığını amaçlıyoruz.
kısacası tüm etnik yapılara, dinlere, dinsizlere empati ve saygı çerçevesinde bütünleşerek ileri gitmenin hatta koşmanın bizi olmamız gereken seviyeye en hızlı şekilde yaklaştıracağını biliyoruz. temel gaye bir çocuğun özgür ve saygılı bir ortamda önce kendisine sonra toplumlara ve tüm dünya'ya saygılı ve üretken olması. her hırsızdan, her öngörüsüzden, her önyargılıdan, her topluma zararlı insandan kendime pay çıkarıp sorumlu görüyorum. özellikle toplumun temel taşı ailelere en büyük iş düşüyor, hayır kardeşim üç çocuk olmasın bir tane olsun ve gerçekten insan gibi insan olsun. yazmaktan yoruldum, ama mesele ebeveynlerde bittiği için lütfen bugünün gençleri yarının ana babaları olacak sizler kendinizi ve evlatlarınızı geliştirin ona kutsiyetler dışında çalışmanın, okumanın, bilimin, erdemli olmanın önemini kavratın. her gelen yeni jenere bizlerde hayal kırıklığına neden oluyor, bu konu gerektiği kadar önemsenmiyor. sağlıcakla, tevazu ile karşının tüm görüşlerine empatik ve saygılı kalın. en büyük ricam sadece okuyun, okuyun, okuyun..