Yunus emre, mevlana, fuzuli gibi ölümü iple çeken, azrail gelse de ölsek diye bekleyen şairlere nazaran Şiirlerinde hep ölüm korkusundan bahseden şairimizdir. O ölmek istemiyordu, bence olması gereken de buydu.
"Ölmek istemeyen adamdı
Ellerini koparamadılar
Güneşte kızarmış elma dalından
Yoldan çeviremediler
Gölgeli asfaltta uçan ayaklarını
Avcı çıkmadı nişan alacak
Mavi göklerle dolup taşan gözlerine
Ve altın yapraktı rüzgarda başı
Seyyareden seyyareye savrulan
Lakin durmuştu nabzı
Rapor verdi belediye doktoru
Öldüğüne dair."
Günler ya da aylar sonra birkaç şey daha yazmak istiyorum. Deminden yazdığım yazıyı okurken "o ölmek istemiyordu bence olması gereken buydu" gibisinden düşüncesizce yazmış olduğum şeyi düzeltmeyi zamanın acımasızca verdiği deneyimler farz kıldı. Yanılmışım... Olması gereken şeyler çok farklıymış. Mutlu insan yaşamak istermiş, mutsuzlar için değilmiş bu mekan.
"Bir kere misafire çıkmış insan, istesen de istemesen de gideceksin." demiş yine yaşadığı her saniyenin değerini bilen zat. Tanrının sopası bu sanırım; yaşamak isteyene az ömür, istemeyene çok acı...