herkes onu sevdiğini söylüyor, fakat onun hayatı bize niye dokunmuyor ?
peygamber ile ilgili algılarımız büyük ölçüde " ecdad edebiyatını " hatırlatan bir algı. öyle mübareksin ki, öyle yücesin ki, öyle ulvisin ki derken, seni tenzih edeyim derken, adeta o kadar yüceliyor ki, ister istemez bu kadar yüce biri insanlıktan adeta çıkıyor, farkında olmadan bir baş meleğe dönüşüyor. artık sonuçta günah işleme potansiyeli bile olmamış bir varlık duruyor karşımızda. o zaman o yüce varlıkla benim gibi kusurlu bir varlık arasında bir örneklik zihnen kabul edilse bile fiilen mümkün olmuyor.
peygamberi yüceltmek için hayatında sadece birkaç ay olan savaşları kalktık ömrünün yarısını ayırdık. bedr savaşı bir kitabın cildinin yarısını kapladı.
- nasıl bir eşti? bir şey yok. iki satır.
- nasıl bir liderdi? yok.
- arkadaşı ile konuştuğunda hiç mi kızmadı? hiç mi darılmazdı, gücenmezdi?
- ağlamaz mıydı? çoluğunu çocuğunu nasıl severdi?
bunlara yer veren yok.
okumaya zaman ayıramadığımız kur'an’ı okusak onun öyküsünü detaylı olarak içerir. o öykü ki peygamberin ailesi, eşi, dostu, hasmı, öteki ile birlikte yaşaması yani 23 senelik bir öykü. bu öyküyü mucizelerle dolu bir masal kahramanın öyküsüne dönüştürdüğünüzde “ abooo ” dedirtiren dudak ısırttıran biri kalıyor geriye. bir özlemler diyarı olarak anılan bir şey olmaktan öteye gitmiyor.
o ki; acı çekmiş, dişi kırılmış, yenilgiyi tatmış, ihaneti görmüş, dedikoduya uğramış, yalnız bırakılmış, hatta taşlanmış, evlat acısı bile görmüş. bütün bu durumlarda ne yapmış? isyana mı savrulmuş ? ilkelerinden ödün mü vermiş ? öfkesi yüreğini kapladığında bu öfkenin rövanşını almak için allah bana bir güç verdiğinde misli ile çıkaracağım mı demiş? veya içinden öyle bir istek geçmiş de allah ne demiş? az kaldı onların isteklerine boyun eğecektin diyor bir ayette allah. insani bir durum dayanamıyor artık. istiyor ki acaba biraz yaklaşırsam onları çekebilir miyim? sakın yapma diyor. ama gücü eline geçirdiğinde, belki sahabenin teşvikiyle bilinmez, ya resullah gün bizim günümüz, bunlardan hıncımızı çıkaralım. ayet geliyor hemen,
“ sizi mescid-i haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin “ *
kuran’a ve peygambere böyle bakınca karşımıza bizim gibi beşer olan, ama her yönüyle önümüzü aydınlatan bir rehber çıkıyor. yoksa deizmin allah tasavvuru neyse, bizim peygamber algımız ona dönüşüyor.
peygamber hayatını anlatan kitaplarda görürsünüz peygamber bir yerden giderken 80-100 kişilik ordusuna bir tas çorba yaptırdı, bu tas çorbayı herkes içti ama hala çorba duruyor orada. bu mucizeyi dinlediğimizde bu çorba rivayetinin bizim hayatımızda bir karşılığı yok. fakat peygamberin mucize olmayan başka bir çorba tavsiyesi var. komşunun komşu üzerinde haklarını sayarken, pişirdiğiniz çorbadan komşuya verin diyor. işte bizi ilgilendiren çorba bu çorbadır. ilk çorba rivayetine tepki maaşallah olacaktır, ama unutulacaktır. ikinci çorba yani onun sünneti ise hayatımızın tam içine dokunacaktır.