doğru sözdür. insan inanmadığına saygı göstermek zorunda değildir. insan, ancak insana saygı göstermek durumundadır. bir budist'e, bir marksist'e kimse budist yada markist olduğu için saygı duymak mecburiyetinde değildir ama insan olduğu için saygı göstermek zorundadır.
inanca saygı duymak ise büyük bir palavradır. insanı bir yana bırakıp siyah bir taş'ı kutsal belleyen bir inancın neyine saygı duyayım ki ben? yine aynı şekilde hristiyanlar baba - oğul ve kutsal ruh inancına sahiptir, ki bana göre bu da bir saçmalıktır. bu inanç islamiyet ile de çelişir. hristiyanlar hz muhammed'i peygamber olarak da kabul etmezler. bir müslüman bu şekildeki hristiyan düşüncesine inanmaz, inanmadığına saygı da göstermez, ki gösteriyorsa ya gerizekalıdır ya da müslüman değildir. bir insan inanmadığına saygı duymaz. lakin bir müslüman, hristiyan birine insan olduğu için saygı göstermekle yükümlüdür. "inanmadığına saygı göstermek" ile o "inanç sahibine saygı göstermek" farklı birer kavramdır. anlamayan dinci arkadaşlar evde kendi kendine alıştırma yapabilir.
küfür ve hakaret, dincilerimizin en sevdiği şeydir, ki bilgisizliklerinden paçavraya dönüştürüldükleri her ortamda küfür ve hakaret etmekten geri durmazlar, bu şekilde üste çıkmaya çalışırlar. bu günahı işlerken de yaratılanı severiz yaratandan ötürü geyiğini niyeyse unutuverirler.
şimdi birine ana avrat dümdüz giderseniz bu inanca yönelik değil ama insana dönük bir sapıklık olur.
şöyle ki; birine ana - avrat küfür ederseniz karşılık olarak size "asıl ben senin ananı - avradını s......" şeklinde cevap vereceği açıktır. işte bu akıl yürütme ile yola çıkıldığında, "aslında kendi annesine ve eşine küfür edilmesi arzusu içinde çırpınan birinin" bu açlığını gidermek üzere, öncelikle muhatabına küfür edeceğini ve gelen karşılık sonrası da bu amacına ulaşıp rahatlayacağını söyleyebiliriz. (bkz: geçmiş olsun)