neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    130.
  1. Bugün "Sevgililer Günü". Evrensel burjuvazinin, Doğa'nın "sürekli üreme hükmü"ne uygun olarak; kadın-erkek arasındaki aşkı bir kez daha cilaladığı ve çiçekçileri, kuyumcuları, lokantaları hareketlendirdiği gün.
    ***
    "Sevgililer Günü"nü, elbet Türkiye'de de değerlendiren bir kesim olacak.
    "Yönetim saltanatı"nı ele geçirme hırsının bitmeyen kavgaları yerine; "üretim saltanatı"nın, etli şaraplı, kadınlı kahkahalı sofralarında tadını çıkaran evrensel burjuvazi; "onlar-biz" ayrımının çaprazı içinde, kendince burjuvalaşmaya da özenen ülkelere, usul usul öyle bir koyar ki ağırlığını...
    ***
    Önce elektrikle girer, "erkek millet" olmakla övünen kadını dışlamış ülkelere; sonra beyaz eşya ile, arabayla, televizyonla, cep telefonuyla, süper marketlerle ve "Sevgililer Günü" ile girer...
    Bunu engelleyebilme olanağı ne Afganistan'da vardır, ne Pakistan'da, ne iran'da, ne Irak'ta, ne Suriye'de.
    ***
    Kadınların yaş günlerinin hiç hatırlanmadığı; Zübeyde Hanım'ın bile yaş gününün Çankaya'da kutlanmadığı diyarlarda; üst düzey bir burjuva hayatına, ancak öldükten sonra layık olabilmek için gereken koşulları yerine getirmeye çalışan yoksul kesim; bilinçsiz ve öfkeli bir sınıf çatışmasının tüm tepinmeleriyle bütünleşmeye kayar.
    Ve kaçınılmaz bir çalkantı dönemi başlanır yaşanmaya.
    ***
    Evrensel burjuvazinin değişen teknolojilerle küreselleşen kalibresi önünde; ekonomi, hukuk ve tarih bilincinden yoksun ezik yığınların; hamasi övünmeler ve bir an önce mal mülk sahibi olmanın kestirme yollarıyla; "miadı dolmuş bir döneme" yapışıp kalmaları, ne kadar önlenebilir ki?
    ***
    Kadınların yaş günlerinin kutlanmadığı diyarlarda; ne Rıza Tevfik'in:
    Bir hakikat var mı derken bir hayale döneriz
    mısraının bir anlamı vardır; ne de 18'inci yüz yıl ingiliz yazarı Goldsmith'in: "Bir evde saat durmuş ve ocak tütüyorsa, orada mutluluk yoktur" saptamasının.
    ***
    Bendeniz de ilk gençliğimden beri, nedense pek etkisi altında kalmışımdır Goldsmith'in o saptamasının.
    Sade evlerde değil, dışarıda da rastladığım durmuş saatler tedirgin eder beni.
    ***
    Köyceğiz'e geldiğimizde, yazı masasının üstünde duran, parmak büyüklüğündeki madeni bir arabanın fantazist yapısı arkasına oturtulmuş ufacık saat çalışmıyordu; anlaşılan özel pili bitmişti.
    Hemen gönderdim saati, pilinin değiştirilmesi için...
    ***
    Eh saatler çalışıyordu, dışarıda yağmur da dinmişti. Köyceğiz Gölü, kurşini bulutların yansımasıyla, kıpırtısız bir aynalaşmadan da vazgeçmiş; ıssız, sessiz ve kimsesiz uzanıp gidiyordu.
    Kıyılarda hiçbir balık avcısı yoktu, gölde de bir tek martı bile...
    Sadece belirli bir uzaklıkta, grup halinde karabataklar vardı.
    ***
    Haberlerde, türban ve laiklik çatışmaları, idamlı-kefenli; -sadece kadınların yaş günlerinin, bir buket çiçekle bile kutlanmadığı diyarlarda rastlanacak türden- siyasal bir ihtiras bataklığında demagojik gümbürtüler koparırken...
    Bendenizin uykusu gelmiş ve yatmıştım.
    Solmaz da, TV'nin sinema kanallarında eğlenceli bir film bulmuştu.
    ***
    Saat gecenin 1'inde, Solmaz'ın omuzlarımdan sarsmasıyla uyandım:
    - Kalk kalk televizyon tutuştu, diyordu.
    ***
    Tutuşan ve patlayan televizyonlar yüzünden az insan yaralanmamış, az ev yanmamıştı.
    Neyse ki Solmaz, hemen fişini çekmişti televizyonun ve salon pis bir yanık kokusuyla duman içindeydi.
    Çarçabuk televizyonu alıp, kapının dışındaki verandaya koyduk.
    ***
    Maddeler değişti, değişmedi, rejim tehlikeye girdi, girmedi.
    Acaba Anayasa'ya, televizyonların da tutuşup patlamaması için bir madde konamaz mıydı?
    ***
    Rusya da AB üyesi oluncaya dek, çalkantılar devam edeceğe benzer; madem ki büyük bir çoğunlukla kadınların yaş günleri kutlanmıyor...
    ***
    Enseyi karartmayın.
    20-25 yıl sonra ne saatler durur, ne ocaklar tüter, ne de televizyonlar tutuşup patlar; Siirt'in köylerinde de açılır süper marketler...

    çetin altan
    1 ...