Arada sırada gündem adı altında genel yayın yönetmeni kimliğiyle ülke meselelerinin nabzını tutmaya çalışan gazeteci.
Bugünkü gündem başlığı altında başbakana hitaben ülkedeki gerginlikten bahsetmiş, dolaylı yoldan askeri/sivil darbe uyarısı yapmıştır.
Daha pekçok köşe yazarı da sayın serdar turgut gibi ülkenin gerim gerim gerildiğini, kitlelerin patlama noktasına geldiği anlatıp durmaktadır. Evet birçoğu bu yüksek tansiyondan bahsediyor.
Ancak kafama takılan birşey var, acaba bu köşe yazarları bizim bilmediğimiz göremediğimiz farklı bir türkiye'den mi bahsediyorlar. Etrafıma şöyle bir baktığım zaman kimsede gerginlik falan göremiyorum ben. insanlar gayet huşu içinde işlerine gidiyorlar, gündelik aktivitelerini yerine getiriyorlar. Ha, şikayetleri var elbette, ekmeğe, elektriğe, doğalgaza ve bilumum tüketim maddesine gelen zamlar bellerini büküyor ama bu ülkede kim ne zaman zamlara karşı çıkmış ki. Üçbeş gün ah vah eder yaşamlarını sürdürürler, ama asla gerilmezler.
Gazeteci tayfasının bahsettiği toplumsal kırılma, ulusal gerginlik ve benzeri kaos emareleri bu memleketin neresinde? Bilenler lütfen beni de aydınlatsınlar. Ya da biz uzayda yaşıyoruz da farkında mı değiliz.
Ben söyleyeyim... Gazeteci güruhunun bahsettiği o toplumsal kırılma, gerginlik, yüksek tansiyon vs. unsurlar sadece ve sadece bir avuç insanı kapsıyor. Ve belli yerlerde ortaya çıkıyor, ama halk bunları hiçbir şekilde s.klemiyor. Çünkü halk oyunu vermiş, yöneticilerini yetkilendirmiş ve bir kenara çekilmiş, dizi izler gibi gelişmeleri izliyor, abartsalar çekirdek falan da çitleyecekler, o derece yani.
Ülkede gerilim olduğunu höykürenlere buradan seslenmek istiyorum, okuyorlarsa eğer ciddiye alsınlar. Ülkede sizin bahsettiğiniz anlamda bir gerilim yok. Böyle sikindirik olaylar için halk iç savaş da çıkarmaz. Sizin aptalca provakasyonlarınıza da kanmaz.
Halk sizleri 1950'lerde bir daha çıkarmamak üzere toprağa gömdü, ama siz bunu kabullenmek istemiyorsunuz. Halk egemenliğinin bürokrasinizin üstüne çıkmasını hazmedemiyorsunuz. Bir bez parçası üzerinden siyaset yapıyor, siyasi menfaatleriniz uğruna ortalık karıştırmaktan da vazgeçmiyorsunuz. Çünkü siz halkı tanıyamadınız, hiçbir zamanda o kalın kafanız almayacak bu halkın karakteristiğini. Çünkü sizin amacınız devlet yönetmek değil halkı sömürmek.
birçok insanın benim gibi düşündüğüne de eminim. Neler düşünüyorum ben? aha şunları :
- Üniversitelere türbanlı öğrenciler de girmelidir, minik etekli girebiliyorsa onların da hakkıdır.
- Kamusal alanda isteyen istediği gibi belirli ahlak ölçüsünde dolaşabilmelidir. Herkese eşit özgürlük sağlanmalıdır.
- Bu özgürlükler sağlanırken, hem türbanlının hem de başı açık olanın hem de kıçı açık olanın can ve inanç güvenliği sağlanmalıdır.
- Atatürk ilke ve inkılaplarından asla vazgeçilmemelidir. Çünkü varlığımızı bu ilke ve inkılaplara borçluyuz. Aslında bunlar da atatürk tarafından icat edilmiş kavramlar değildir, onlar zaten vardı, atatürk uygulama cesaretini gösterdi. isterseniz farklı isimle de anabilirsiniz, bu kimseyi bozmaz, yeterki içeriğine sadık kalın.
- Ne türban üzerinden ne de mini etek üzerinden siyaset yapanlara asla prim verilmemelidir. Devlet hem özgürlüğün hem de kendi varlığının güvencesi olmalıdır. islam cumhuriyeti gibi zırvalıklara kimse kulak asmamalıdır. yediğiniz bir lokma ekmek, şımarmayın.