yannis ritsos

entry35 galeri
    31.
  1. 20. yüzyıl yunan şiirinin büyük ustalarından ritsos, 1909'da peloponnesos monemvasia'da doğdu. on yedi yaşında atina'ya gitti. ilk şiirlerini bu dönemde yayımlamaya başladı. epitaphios (1936) adlı kitabı, atina'daki zeus tapınağında törenle yakıldı. siyasal görüşleri yüzünden metaksas ve papadopulos dönemlerinde ege adalarında sürgün olarak yaşadı. ayışığı sonatı (1956) adlı kitabıyla ulusal şiir ödülü'nü, 1976'da etna-taormina şiir ödülü'nü ve pek çok uluslararası ödül kazandı.
    ritsos, eğretilemelerle örülü şiirlerinde, yunanistan coğrafyasını arka plana alarak, yurtseverlik duygularını işledi. insanın günlük yaşamdaki durumuna yaklaşımı, nesnelere duyduğu sonsuz ilgi, ayrıntıları bütün yalınlığıyla yansıttığı kısa şiirlerinde iyice belirginleşir.
    11 kasım 1990'da atina'da öldü.

    bir sözcük o

    bir şey bilmiyorum - dedi - bir şeyim yok, bir şey değilim
    buradaysam, dünyanın içinde, çakılmış bir büyük kanatla göğsüme,
    o'dur öğrendiğim tek sözcük, söyler ağlarım-
    onu tanıyorum, onunla varım, onu haykırırım rüzgâra-
    uykusuz ıssız gecelerde öldürenlerin öğrettikleri
    onca taşın taşlanmanın altında - yalnız bir sözcük:
    özgürlük, özgürlük, özgürlük.

    yavaşça

    çukuru ölçtük, kirecin içine attık ölüleri;
    sonra en ince ayın altında kayığa bindik,
    dördüncü arkadaş demir kutuyu kucağına almış,
    sanki içindeki gizli bir ateşten ısınıyormuş gibi
    üstüne eğilmişti. duman yükselmedi,
    öylece kaldı suların üzerinde.

    yağmurda

    yağmurda yürüyor. hiç acelesi yok.
    islak parmaklıklar parlıyor. gizli bir
    kızıllıkla kararmış ağaçlar. ağılın
    bir köşesinde eski bir otobüs tekerleği.
    mavi ev alabildiğine daha mavi.
    hiçlik böyle aydınlanıyor demek. taşlar
    düşüyor.
    eller kapanıyor. boş bir dosya
    yüzerek yaklaşıyor nehirde. ama senin adın
    belki de dosyanın öbür yüzündedir.

    çiplak

    burada, karmakarışık odamda,
    toz tutmuş kitaplarla
    ölü ve dalgın bakışlar,

    bir çelenk

    yapraklarla gizlenmişti yüzün.
    birer birer kopardım yaprakları sana yaklaşmak için.
    son yaprağı kopardığımda, sen gitmiştin. sonra
    bir çelenk ördüm kopan yapraklardan. kimsem yoktu
    verebileceğim. ben de çelengi alnıma yerleştirdim.
    bu duraksayan gölgeler arasında,
    bir ışık sızıntısı;
    o gece durup
    çırılçıplak soyunduğun yerde.
    0 ...