in the valley of elah

entry7 galeri
    2.
  1. hiç de fena olmayan, hatta çokça iyi olan bir film.

    --spoiler--
    Enteresan bir ismi var filmin bunda herkes mutabıktır eminim. Çok şükür izlerken bu ismin nedeni güzelce işleniyor, bir hikaye ile. Semavi dinlerin hepsinde geçen bir hikaye bu. Davud peygamber ile Calut (Goliath) un düellosunun olduğu vadi işte bu "Elah Vadisi". Efsanevi savaşçı Calut bu vadide günlerce gidip gelmiş ve karşı ordudan kendisine bir rakip istemiş, günlerce karşısına çıkmaya kimse cesaret edememişken toy olmasına rağmen Hz. Davud karşısına çıkar ve onu sapanıyla attığı taş ile yere devirir.

    isim mevzusunu açıklamış bulunduk böylece, konuya girelim.

    Ortada bir kayıp asker var, Irak'tan ülkesine dönmüş ama evine ya da birliğine uğramamış bir asker. Babası ve görevdeyken ölen asker abisi ile bu aile, tam olarak vatansever olduklarını kanıtlıyorlar. Özellikle baba Hank Deerfield (Tommy Lee Jones) oldukça titiz yapısı ile askeriyedeki yaşamını emekliye ayrıldıktan sonra da devam ettirmiş.

    Anne (Susan Sarandon) ise filmde pek öne çıkmıyor. Savaş karşıtı Susan Sarandon bu filmde nasıl oynamış diye merak etmedim değil filmin başlarında.

    Baba; bahsettiğimiz gibi titiz ve de "güvensiz" olduğu için oğlunu kendisi aramaya koyuluyor. Çok geçmeden ise oğlunun öldürüldüğünü anlıyoruz ve film esas olarak buradan başlıyor diyebiliriz. Olayı çözme hususunda Hank Deerfield'in yardım aldığı ve gerektiğinde onu yönlendirdiği Dedektif Sanders (Charlize Theron) ile olaylar aşama aşama çözüme kavuşuyor.

    Burada mühim olan soru; olaylar çözüme kavuşurken karakterler ve dolaylı olarak da izleyici, çözümün vereceği gönül rahatlığını yaşayabiliyorlar mı? işte film, bu "hayır" yanıtı üzerine kurulu.

    Apocalypse Now, Full Metal Jacket filmlerinden aşina olduğumuz "savaşın, insanı insanlıktan çıkarması" hususu çıkıyor karşımıza çünkü. Filmin sonunda çözülen asıl olayın dışında birçok yerde bu insanlıktan çıkma/kontrolü kaybetme/hissizleşme durumu ile karşılaşıyoruz aslında. Misal olarak Hank'in Ortiez'i döverken (katil sandığı için) iyiden iyiye kontrolü kaybedip dedektife de vurması, daha başka olarak dedektifin savsakladığı köpek öldürme ile başlayan ve sonraki aşama olarak cinayetin failinin de asker olması gibi bilgileri gösterebiliriz.

    Fakat beni en çok etkileyen, öldüren askerin itiraf sahnesi idi. Arkadaşını öldürdüğünü anlatırkenki hissizliğinden ziyade, Irak'lılara yaptıkları işkenceleri anlatırken yüzüne gelen iğrenç gülümseme kanımı dondurdu. Böylesi yaratıkların gerçekte de var olduklarını ve filmin konusunun da gerçek bir olaydan esinlendiğini bilmek de acı.

    Dikkat çekilmesi gereken bir husus da, "bayrağın ters asılması" göndermesi idi. Filmin başında ve sonunda bu konu var, ilkinde Hank Deerfield göndere ters çekilen bayrağı düzeltirken sonda ise kendi elleriyle bayrağı ters asıyor. Açıklandığı gibi, bayrağın ters asılması; bir imdat isteği, mevcut durumun perişanlığını gösteren bir emare.
    Başkanlık seçimleri yaklaşan Amerika'da sağduyunun galip gelmesi adına yapılan bir istekti bu gönderme belki de...

    Sonuç olarak, oldukça başarılı ve derdini güzelce anlatan bir film bence. Tommy Lee Jones da performansı ile Oscar adaylığını gerçekten hak etmiş.
    --spoiler--
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük