fantastik ulu roman

entry451 galeri
    116.
  1. sabahın güneş doğmadan evvelki serinliği bastırınca bir ağacın tepesine tünemiş buldu kendisini.düne dair hiç bir şey hatırlamıyordu ama, kakmalı deri zırhının göğsü boyunca yırtılmış olduğunu farketti elini götürdü altındaki elbisesinin de yırtık olduğunuanladı ama göğsünde eb ufak bir iz yoktu. içini korku kapladı daha önce gördüğü korkunç rüyalar geldi gözlerinin önüne.rüya olmamalarından korkuyordu.iki yıldır mutluydu ama tarifi olmayan bir keder sızlatıyordu kalbini.bazen içini bir şeylerin kemirdiğini hisseder ama anlam veremezdi. aşağıya inmek için hareketlendiğinde ağaçtan kayar gibi oldu.daha doğrusu dallar onu aşağıya indiriyorlar gibiydi. kendini tanımak için çıktığı yolculuktan ilk defa korkmaya başladı. yaratıklardan yahut tuzaklardan değil kendini tanıdığında keşfedeceklerinden korkuyordu ama, arkadaşlarına hissettiremezdi bu duyguyu.ona güvendiklerini biliyordu ve en güçsüzü dahil hepsine sonsuz bir güven besliyordu. bir tek cadı çok tatlı bir kızdı köyde de kendisiyle en çok o ilgilenirdi ama yolculuk başladığından beri bir tuhaftı.olricin sözüne güvenmiş gruba katmıştı.
    ayaklarını yere bastı ama sanki çimenleri ezmiyor gibiydi. arkadaşlarının yüzlerine baktı bir kısmı uyanmış hazır bekliyor bir kısmı ise hazırlıklarını tamamlıyordu. hepsinin gözlerinde aynı kuşkulu bakış vardı. dün gece bir şey yapmıştı ama ne?

    günaydın arkadaşlar dedi. yolumuza devam edelim. içlerinden biri batı batıda bir şey var diye mırıldandı. batı mı? ne olabilir ki, dün hatırlamadığı ayrıntılardan biri olmalıydı ve önemsiz olmadığı diğerlerinin kafaları ile onaylamalarından belliydi. batıya doğru gitmek için grubun önüne geçti. yanından geçtiği herkes panikle yol veriyordu.

    önündeki sarmaşıkları aralayarak geçti ama ne bir dal ne bir yaprak zarar gördü...
    had dedi sarmaşıkların ardından gidiyoruz...
    3 ...