türk tiyatro, sinema, dizi/sit-com tarihinin gördüğü en büyük insanların başını çeken adam. anlatayım diyeceğim, kendime kızacağım binlercesini eksik yazacağım diye güzellemelerin.
daha lisedeyken sahne tecrübesi kazanan bu adam, o çağlarda ilk ödüllerini almaya başladı. ardından konservatuarı da başarılarla bitiren bilginer, ingiltere yolunu tutuyor. orada da okuyup -buraya dikkat- asıl ününü "ingiltere"de kazanıyor.
evet evet sit-com'ları ile dünyanın en iyisi, dizileri ile dünyanın en iyisi, film sanayisi ile dünyanın hollywood ile birlikte en iyi yapımlarını çıkaran ülkelerden olan ingiltere. ayrıca haluk abimiz "en seksi türk" başlığı ile ingiliz dergilerine kapak bile oluyor !
zuhal olcay ile evliliğiyle birlikte londra-istanbul mekik dokuyor. bu sırada hollywood dizisi olan "indiana jones"ta oyunculuk yapıyor. aynı zamanda dediğim gibi ingiliz dizilerinde roller alıyor.
zuhal olcay ile birlikte tiyatro stüdyosu kurarak en büyük tutkusu olan "tiyatro" oyunculuğuyla kariyerini sürdürmek istiyor.
Bir tiyatro salon sahibi olmak için Odeon Sineması'nı kiralayıp inşaata başladı ancak 1996'da çıkan yangınla bütün emekler boşa gitti; yine de yılmayan Bilginer ve Olcay topluluktan ayrılarak 1999'da Moda'da baştan yaptıkları bir salonda Oyun Atölyesi'ni kurdular.
15 yıl ingiltere'de yaşayan ve ingiliz perdelerinde ün kazanan böylesine muazzam bir insanı ülkemizde izlemenin onuru kadar sitemkar cümlelerimizi de gizleyemeyiz elbette. zira kendisinin avrupa'da yetişmiş en büyük oyuncular arasına gireceğine inanan otoriteler mevcuttu.
bu arada zuhal olcay evliliği bitiyor, aşkın nur yengi ile olan birlikteliği başlıyor tabii.
işte ben aslında işin bu noktasına değinmek istiyorum. tarifsiz tiyatro oyunculuğu, bir o kadar üst çıta televizyon ve beyaz perde rollerinin dışında bu adamın bir de müzik yetisi var ki.. benim diyen beri gelsin !
hele ki bu ülkede sesiyle geçinen vasıfsızlar, onlara prim veren melodik özür sahipleri gelin beri gelin !
tiyatro oyunculuk kadar diksiyon, gırtlak ve telaffuz meselesi olduğu için tiyatro tozu yutmuşların seslerinin enstrüman ile uyumu her zaman aşikar olmuştur ki zaten tiyatro eserlerinin azımsanamayacak kadarında oyun içi şarkılar mevcut.
fakat bilginer'inki başka arkadaş bambaşka.. elbette bunda dünyalar güzeli -güzeli dediysek yalnızca dış görünüş olarak değil ses yetisinden de mevzu bahis ediyoruz- iki şarkıcı ile evlilik yaşamış olmasının da etkisi yadsınamaz kanımca.
çok oyalamadan, öncelikle alternatif rock yorumunu şuracığa yerleştiriyorum. hem de bir cover. hem de "mahsuni şerif" üstadın "nem kaldı"sı !
hoppp dur ayrılma. bak burda bir tane daha var. bu kez ne tahmin et. türk sanat müziği ! bu topraklardaki teknik olarak en vasıflı sayılan müzik türü ! buyrunuz, "böyle bir kara sevda" ;
bir müziksever, müzikyapar olarak en bombaları sonlara koymak istedim ki benim nacizane tercihim. şimdi de "cem karaca"nın namı-ı diğer "cem baba"nın belki de dinleyenleri tarafından en hüzün taşıyanı olarak seçtikleri şarkısıyla kulaklara değiyor.
" sen de başını alıp gitme " diyor. bu kez özgün müzik ile geliyor yani ! hoş sanat müziğine çalan bir yorumu var kendisinin ve enstrümanların fakat o kadar olacak.
kıyıda kuytuda bir kadın sesi var ki müzeyyan senarvari bir hava yaratmıyor değil, hah işte o da suzan kardeş.
bir cem karaca şarkısını hiçbir ama hiçbir zaman cem karaca'dan bir başkasının sesiyle dinlemedim, dinleyemedim. hele ki bunu.. lan bak ayağımda çorapla ıslak terliğe basayım ki, kuş parmağımı kapının kenarına çarpayım ki bu adam bana bu şarkıyı her açtığımda art arda bir düzine kere dinletiyor kendi sesinden. buyrun ;
veee elbette 15 sene ingiltere'de yaşamış, ününü orada kazanmış bir adamın ingilizce telaffuzuyla söylediği ingilizce bir şarkıyı es geçmek bize göre değil.
"sweet dreams" diyor, bir cover daha koyuyor önümüze. ahan da burada;
yaa işte böyle gençler yaşlılar. yazdıkça yazasım, yazdıkça azasım geliyor ulan !
haaa atlarsam vallahi birazdan söyleyeceğim yemeği yiyemem, seslendirme konusundaki üstünlüğünden bahsedeyim mi biraz da hee edeyim mi ehehehe. yok etmeyeceğim fakat belirtmeden olmaz.
sen var ya sen.. ahh haluk abi, seninle bir dakika muhabbet etmek için nasıl da can atıyorum.
şener şen üstad ile birlikte türk tiyatro ve sinema tarihinin gördüğü en büyük adamdır bu adam benim lügatımda.
türkiye'nin morgan freeman'ıdır. büyüktür ulan çok büyüktür !