suskunluğumuzla konuşma vakti gelmiştir. yazdıklarımızla, çizdiklerimizle varız. içimizdekileri ölümsüzleştirecek eylemlere tutunuyoruz. çünkü konuştuğumuzda değerimiz ve verdiğimiz değerler anlaşılmayacak. çizdiklerimiz sanatsal eserlerin yanından geçemese bile, içindeki emek onu anlamlı kılmaya yetecektir. hele de hedef "alamadan", kendimizce yazdıklarımızla yetineceğiz. ama yazacaklarımızın ikinci ele gitmemesi, eylemimize değer katacaktır. gurur bazen kötü bir şeydir. içindekileri hep frenler, birinci ağızdan konuşamazsın. bazen de yazıp, çizdiklerimize tarih koyunca ve saklayınca kendimizle gurur duyarız. bu yüzden gurur bazen iyi bir şeydir.
yalan dünyada, oyunu kuralına göre oynamak gerekir. kendimizi kandırmakta becerikli olmalıyız. onu görmeden günümüzün güzel geçeceğine inanmak istemeyiz. bir bakışından, bir tebessümünden gönlümüzü sevindiririz. gözlerimizi güldürürüz. onun etrafımızdaki varlığı monotona bağlayan hislerimize geçici devrimler yapar.
geçici devrimleri kalıcı devrimlere çevirmek bize düşmektedir. ama bunu hararetli konuşarak yaparsak isyan edebiliriz. değer verdiğimiz şeyleri anlık olarak istemeden incitebiliriz. onun bize bakışında kalıcı hasarlar bırakabiliriz. bu yüzden yavaş yavaş, kendimizi yontarak hareket etmeliyiz. emeğimizle, sakinliğimizle, özürlerimizle ve özlemlerimizle var olmalıyız. zamana bırakarak yolumuzun daha iyi şekilleneceğine inanmalıyız. yani "sessiz devrim" yapmalıyız. insanların zamanla bize ve eylemlerimize itibar edeceği şeylerle "kalıcı devrim" gerçekleşebilir. herkesin gönlünde devrimin gerçekleşmesi dlieğiyle.