geldiği zaman gitmek bilmeyen misafirin gideceği zannedilirken, hayal kırıklığına dönüşen sevinçtir. hele habersiz geldiyse, sinirleriniz tepenizde, onu dinlersiniz. dolmuşlarda görülen, kafası sallanan oyuncak köpek gibi kafa sallamaktan, ense kökünüz ağrımış, içinize baygınlık gelmiştir. saatler geçmiştir, ama o, halâ ilk dakikadaki enerjisiyle konuşuyordur. yeni bir konu açmamak için, her kelimeyi seçerek konuşmaktan kafanız zonklamaya başlamıştır. gitsin diye gözünün içine bakarsınız.
sonunda doğrulur ve kalkacağını sanarak siz de hamle yaparsınız. ama o, bacak bacak üstüne atarak, koltuğa iyice yerleşir. on dakika sonra yine doğrulur. siz de doğrulursunuz. hayır, bu defa da sigara paketine uzanmıştır. daha sonra, iyice koltuğun ucuna gelir. artık gerçekten kalkacağını düşünürken, kemerini veya kazağını düzelttikten sonra koltuğa iyice gömülür. en ümitlendiğiniz an, ayağa kalktığı andır. bu kez de tuvalete gidiyordur. her doğruluşunda, öne doğru hamle yapmaktan, insan, kendini hacivat gibi hisseder.
nihayet beklenen an gelir ve kalkar. yarım ağızla "otursaydın" dersiniz ama kabul edecek diye de ödünüz patlar. gittiğinde, kafanız kazan gibi olmuş ve hop oturup hop kalkmaktan yorgun düşmüşsünüzdür.