hincal uluc tarzi entry girme rehberi

entry10 galeri
    3.
  1. hep söylerim, insanın iyi dosta ihtiyacı her zaman olmuştur her zaman. kıs kıs gülerek yolladı bizi ertekin. biz dediğim bizim ece... kızda bir bacak var nah burama kadar. sen kalk o gün giy minileri, aman da aman. dersin hıncal yere batan sarnıcında sütünlar arası gezintide. ertekin'in verdiği adresi zor da olsa bulduk. ilgi tamamen ece'nin üzerinde tabii ki. eh kolay değil bir hıncal uluç production olmak! ara ara ilgiyi aşıyor durum ancak ece memnun ben keyifli. bunca yıllık orospuyum, pardon bunca yıllık kültür adamıyım böyle mekanı ne duydum ne ettim. bir sefer insanları... inanılmaz sıradışı, inanılmaz ayrıksı... hani erketin'den almamış olsam adresi, ne alaka diyeceğim evet evet ne alaka? sonra ortamın zevksizliği... tuhaf bir loşluk. bilinçli mi bilmiyorum ama, 'romantizme bayıldım' dedi ece. cinsi latif bakışı bu işte. koca hıncal hiç bu açıdan bakmadığı için utandı elbette.

    biletleri aldık... buranın bir güzelliği daha var, her şeyi sen yapıyorsun, öyle yer gösterici, bahşiş filan yok... salona girişle tüm bakışlar ece'ye odaklandı... etrafımız kaynamaya başladı... ece bir çiçek her taraf dolu sinek! bazen arılaşıyorlardı ama ne gam! ece memnun ben memnun. insanlar mesela. sokakta görseniz bu kişilerin bir sanat organizasyonuna gittiğine hayatta inanmazsınız. ama gelmişler işte. mutlu ve sessizler... bir loşluk ve kasvet havası var ki umberto'nun gülün adı romanından bir sahne yaşıyoruz sanki. sanki birazdan sean connery gelecek ve elini uzatacak bize! böyle de neşeliyim yani...

    ben ece'ye espri patlatım kahkahayla inletiyorum salonun tavanını. yalnız tuhaf bir durum var, medya, hiç medya mansubu yok... başımla sağı solu kolaçan ederken ışıklar tamamen kapanıyor, ben telefonu sessize alırkan (bunu hiç ihmal etmem) ece bir çığlık atıyor, ne oldu diyorum, 'yapma böyle şakalar, el şakası sevmem' diyor basıyorum kahkahayı, bir gülüyoruz, bir gülüyoruz ki, o esnada film başlıyor...

    film bir kadının dramı hakkında... üzgün ve mutsuz bir kadın kendini erkeklere vurmuş. üzücü bir durum tabi, ece ile gözgöze geliyoruz, şu almanlar tuhaf insanlar, sevişmeyi heryerde yapıyorlar; banyo, mutfak, balkon, evin her köşesi anladık da, sokak ortasında ilk defa görüyorum. ece'ye fısıldıyorum, işte özgürlük bu... izlediğimiz film hakkında kesinlikle bilgi ve içerikten yoksunuz. bunu mahsus ben istiyorum çünkü ön yargılı olmamam lazım. Ama filmdeki kadın da bir tuhaf, bu kez üç erkeğin kendisini üzmesine izin veriyor, üzülmek biraz yanlış olur sanırım, ece'nin yüzündeki o malum tebessüm hep çakılı; 'anlamadım ama sanırım güzeldir' sırıtışı, bu beni daha da keyiflendiriyor, ara verse de bir puro yaksam...
    derken telefon çalıyor, arayan ertekin, açmayacağım ama telefonun ekran ışığı salonu aydınlatıyor, ecenin etrafı sarılmış durumda, ece hala gülümsüyor, ertekin 'alo, alo' diyor, ece bana ben ece'ye bakıyoruz, filmdeki kadın habire üzülüyor, üzülme manyağı oldu, güzel şey bu sanat olayı, ertekin, 'yanlış adres vermişim, bir arkadaşın eşek şakasına kurban gitmişim' diyor, 'sen mi' diyorum, 'sen değil esas ece kurban gitti' diye basıyorum kahkahayı... filmdeki kadın görsün kendini feda etmeyi!
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük