şeytanın en büyük bir hilesi şudur: insana zatî bir ihtimali, zihnî (aklî) bir ihtimal olarak göstermesidir. halbuki, zatî bir ihtimalin, kesin olarak bilinen ilmî bir gerçek karşısında hiçbir değeri yoktur. sözgelimi, zatî imkân (ihtimal) yönüyle, marmara denizinin şu anda yere batıp yok olması mümkündür, ihtimal dahilindedir. fakat bu ihtimal, şu anda onun yerinde durduğuna dair kesin bilgimiz karşısında hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. çünkü, bir emareden, bir delilden kaynaklanmayan zatî bir ihtimal, aklî (zihnî) bir ihtimal olmaz ki, şüpheye, tereddüde sebep olsun.
yine kalbin yakınında, insana güzel şeyleri telkin eden ilham eden kuvve-i melekiye olduğu gibi, kötü şeyleri telkin eden lümme-i şeytaniye de vardır. şeytanın bu lümmesinden çıkan ve şeytan tarafından imal edilen, kutsal varlıklar hakkındaki bazı çirkin tasavvurlar, ister istemez kalbin ekranına da yansımaktadır. şeytan, bu çirkin sözlerin kişinin kendi kalbinden çıktığını telkin ederek onu vartaya düşürmeye çalışır. halbuki, onun bu düşünceden ötürü korkması ve titremesi ve ondan hoşnut olmaması, o çirkin sözlerin, tasavvurların kendi kalbinden çıkmadığının delilidir. (bu konuda geniş bilgi için bk. b. said nursi, lem'alar, on üçüncü lem'a).
bütün bu açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, insanın iradesinin dışında içine doğan, veya iradesiyle de olsa sadece bir tasavvur, bir tahayyül olarak ortaya çıkan duygu ve dürtülerden ötürü, insan için bir sorumluluk söz konusu değildir. sorumluluk hattı, niyet, azim ve tasdik santralına bağlı olarak çalışır.