dhkp c

entry971 galeri video5
    15.
  1. che farc fhkc dhkp c ayni

    Tişört satıcılarının toplumu istikrarsızlaştırma niyetleri yoktu başlıklı yazıda şöyle deniliyor:

    3 aylık bir süre boyunca gündemi meşgul ettikten sonra Kopenhagen yargısı karşısında son bulan «terörist tişörtler» davası oldukça ilginçtir. 56 yaşındaki bir sosis satıcısı, bir öğretmen, bir memur, bir fotokopici, bir bilgisayar meraklısı ve 2 öğrenci, terörü finanse etmekten suçlandılar. Vay be! «Fighters + Lovers» (savaşçılar + sevdalılar) dernek üyeleri olarak, internet yoluyla, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Kolombya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) isimli örgütlerin logolarını taşıyan tişörtleri satma fikrini edinmişlerdi. Bir sabah, evleri terörle mücadelenin Ramboları tarafından basıldı.
    Suçları malum, baş terörist ABD nin suçlu saydığı FHKC ve FARC örgütlerinin amblemlerinin, motiflerinin olduğu 600 adet tişörtü, yine bu örgütlere yardım için satmış olmaları. Eh, devrimci örgütlere yardım etmekten daha büyük suç olur mu? Evlerinin basılması ve yargılanmaları için yeterliydi
    Toplanan paralara ve kalan tişörtlere, suç unsuru ve delil gerekçesiyle derhal el konuldu. Bir mahkeme karşısına sürüklendiler. Mahkemede, motifli olan her eşyadan kalan 5 Euroluk karla (radyo istasyonu için verici gibi) lojistik cihazlar finanse ettiklerini açıkladılar. Bunun neticesinde: Danimarkalı savcı, Terör eylemlerinin finansmanını yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılmalarını istedi.
    Davanın ilerleyen günlerindeki bir duruşmada; FHKCnin ve FARCın terörist hareketler olup olmadıkları veya tam tersine biri israil işgaline karşı diğeri Bogotadaki birçok kişi tarafından diktatör olarak nitelendirilen bir rejime karşı meşru direniş örgütleri olup olmadıkları konusunda gerek suçlayan taraf gerekse savunmanın talebi üzerine, bilirkişi ve şahit dinledi.
    Savcının, «şeytani» tişörtlerin satışını kriminalize etmek istediği gerekçesiyle Danimarkalı hakimler, israil tarafından yürütülen Filistin toprak işgalinin yasallığı veya Kolombiya Hükümetinin demokratik niteliği gibi en yakıcı jeopolitik meselelere eğilmelerini zorladı.
    Aynı tarihlerde, Anverste, Türkiyeli devrimci örgütlerden DHKP-Cnin Belçikalı (veya Belçikada ikamet eden) militanları ve sempatizanları hakkında açılan dava yeniden görülüyordu;
    DHKPC davasında yargılanan insanlara verilen mahkumiyet kararları Yargıtay Mahkemesi tarafından bozuldu. Bu nedenle, dava Anverste yeniden başladı, 20 Aralık tarihinde beklenen karar duruşması, önce 17 Ocak tarihine daha sonra ise 7 Şubat tarihine ertelendi.
    Davaya ilişkin söylenebilecek pek çok şey var elbette. Ki, bu davada yargılanan devrimcilerin de belirttiği gibi, sonuçları cezalandırılan DHKP-Clileri değil asıl olarak Belçikalıları ve en genel anlamıyla bedeller ödenerek kazanılan hakların gaspıyla tüm ezilen halkları ilgilendirecektir. Çünkü burada en demokratik hakların, terör demagojileriyle yok sayılması, gasp edilmesi söz konusudur.
    Evet, bir yanda böyle bir dava sürerken devam ediyor Avukat Jean-Marie Dermagne, Diğer yandan, devrimci logolu tişörtlerin satışı. Bu iki olay arasında paralellik kurmak, kolay olduğu kadar, sonuçları endişe vericidir. Che Guevara, dünyanın tüm delikanlılarının yüreğinde taht kurduğundan bu yana, Amerikan CIA si tarafından vurulan ateşli Arjantin li devrimcinin yüzünü simgeleştiren elbiselerden, eşyalardan satmamış olan, dağıtmamış olan veya satın almamış olan var mı? FARC, FHKC veya DHKP-C den farklı bir stratejisi olmayan Ernesto Guevara hala yaşıyor olsaydı, yeşil, siyah veya kızıl cadılara yönelik sürek avı yürüten ABD ve tüm uydu ülkelerindeki yeni Mac Carthy ler tarafından mutlaka terörist ilan edilirdi.
    Neticede: adaletsiz bir dünyaya karşı Che nin yanında savaşmak için dağa çıkmayı hayal eden tüm sivilceliler belli bir 11 Eylül gününden beri kaynatılan güvenlik tencerelerinin içine düşmüş olacaklardı.
    Her şeyde, mantıklı olmak lazım. Bunu Danimarkalı hakimler anladılar! Zira, 13 Aralık günü, yedi savaşçı + sevdalı beraat ettiler. Bu karar dünya çapında bir oh be dedirtiyor ve dünyadaki tüm ifade özgürlüğü savunucularının ve militanlarının göğüslerini kabartıyor diyor Avukat Jean-Marie Dermagne ve ekliyor: Anvers li hakimlerin tıpkı Danimarka lı meslektaşları gibi, aynı soğukkanlılıkla karar vermelerini beklemek kalıyor.

    sonuç:

    Belçika'da 1999'da açılan DHKP-C davası 7 Şubat günü görülen karar duruşmasıyla son buldu.

    Uzun yıllar süren bu yargılama sürecinin ardından, Anvers Temyiz Mahkemesi hakimlerinin son kararı açıklamalarıyla yargılanan 7 kişi serbest bırakıldılar.

    Anvers Temyiz Mahkemesi, gıyabında yargılanan Dursun Karataş ile Zerrin Sarı, ve duruşmada hazır bulunan Şükriye Akar ile Bahar Kimyongür ün beraatine karar verdi. Fehriye Erdal a 2 yıl şartlı tahliye ve 1230 Euro para cezası verildi. Musa Asoğlu na 3 yıl şartlı tahliye ve 1230 Euro para cezası, Kaya Saz 21 ay şartlı tahliye ve 1230 Euro para cezası verildi.

    Anvers Temyiz Mahkemesi kararında, Federal Savcılığın getirdiği DHKP-C kriminal ve terör örgütüdür suçlamalarını geri çevirdi. Hakim 7 sanığın sadece kendilerini bizzat bağlayan olaylardan yargılanabileceğini belirtti ve Belçika da yapılanların düşünceyi ifade ve gösteri özgürlüğünü aşmadağını vurguladı.

    Hakim kriminal ve terör örgütüne üyelikten Savcılık tarafından getirilen tüm suçlamaları geri çevirerek, 3 sanık sahte evrak ve silah bulundurmaktan 5 yıl şartlı tahliye edildi.

    Hakim, DHKC nin bir açıklamasını çevirmenin ve yorumlamanın suç olamayacağını, Mahkemenin kişilerin düşüncelerini yargılama yetkisinin bulunmadığını belirtti ve Ülkemizde DHKP-C ye üye olmak suç teşkil etmemekte dedi.
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük